Murray Bookchin anarşist komünite için aziz gibi bir şeydir. Sosyal ekoloji, özgürlükçü belediyecilik ve komünalizm olarak kavramsallaştırdığı fikirleri, kendisini solcu olarak tanımlayan çok sayıda insan üzerinde kalıcı etki yaratmıştır. Bununla beraber çok da dillendirilmeyen bir şey var ki, o da, Bookchin’in birçok anarşist ve liberteryen sosyalist gibi emperyalizm karşısında hoşgörülü bir mahcubiyet içinde olmasıdır.
Bu rivayetlerde İmam Mehdî’nin biri çok uzun iki gaybetinin olacağı ve sonrasında da kıyam edeceği belirtilmektedir. Dolayısıyla bu rivayetler henüz gerçekleşmemiş bir durumun haberini vermektedir. İmam Mehdî’nin doğumundan yarım asır önce Şia’nın elinde -Hasan b. Mahbûb es-Serrâd’ın (h. 149-224) Müşeyhe’si ile diğer kitaplarında ve başka müelliflerin eserlerinde- bu rivayetler mevcuttu ve biz bunları ileride ele alacağız.
Zira velâyetin hatminin temel ölçütü, Peygamberlerin Hâtemi’ne (s.a.a.) manevî yakınlıktır. Şahsına münhasır bu yakınlığı pek çok rivayet açıklamıştır. İbn Arabî'nin “İnsanların ona en yakını, âlemlerin İmamı ve tüm nebilerin sırrı olan Ali ibn Ebî Tâlib’dir” ifadesi de hem şekilsel hem manevî hem şuhûdî hem de gaybî bir yakınlığı ifade etmektedir. Onun o Hazret’e yakınlığının bir benzeri yoktur; dolayısıyla onun velâyeti de benzersizdir.
Dikey veraset yasası ve İmam Hasan ile İmam Hüseyin’den (a.s.) sonra imametin kardeşe geçmesinin caiz olmayışı İmam Sâdık’tan sonraki hicri ikinci ve üçüncü yüzyıl İmâmiyye Şiası’nın ittifak ettiği hususlardandır. Bu hakikati, Şeyh Tûsî’den yüzyılı aşkın bir süre önce yaşamış olan dayı yeğen Nevbahtî’ler ve Eşarî el-Kummî aktarmıştır. Buna ek olarak bu konu çerçevesinde sahih rivayetler de vardır.
Fârâbî’nin Uyûnu’l-Mesâil’ini okuyan William James, “Ben bu kitaba gelecekte de erişebilmeliyim” demiştir. James, psikoloji (ilmu’n-nefs) alanında oldukça yetkinleştiğinden, ruhun mertebelerinin ele alındığı bu kitap hakkında az önce aktardığım cümleyi söylemiştir. Ki Fârâbî bunu hicrî III. yüzyılda yazmıştır.
Ülkelerindeki son sözde "ulus çapındaki grevlerin", “patlamayla değil iniltiyle” sonuçlandığını görüp son on yılların en şiddetli grevleriyle sarsılan İngiltere'ye bakan bazı İranlılar, bugünlerde böyle diyorlar.
Bu bölümde Ahmed el-Kâtib’in İmam Mehdî’nin (a.s.) varlığı hakkında oluşturmak istediği şüpheleri cevaplandırmaya çalışacağız. Onun bu bağlamdaki iddialarından biri de şudur: 'Hicrî üçüncü ve dördüncü asırlarda Şia -azınlık bir grup hariç- Muhammed b. Hasan el-Askerî’nin varlığına inanmıyordu. Nitekim bu durumu Nevbahtî, Eşarî, Kuleynî, Numânî, Sadûk, el-Müfîd ve Tûsî gibi Şiî müelliflerin tamamına yakını kaydetmiş ve bu döneme Asrü’l-Hayret (Şaşkınlık Çağı) adını vermişlerdir.'