İnsanın fıtratı demek olan “akl”ın bir kapasitesi vardır. Aklın aslı ve özü, melekût âlemindedir. Melekût âlemdeki ilâhî akıl, hiçbir zaman hiçbir şeyle kirlenmez. Keza melekler âlemi de bu şekildedir. O akıl bu zaman, mekân ve tabiat âlemine indiğinde zamanın, mekânın, şehvetlerin ve heveslerin hüküm sürdüğü bir âlemi tecrübe etmiş ve doğal olarak bunlarla karışmış olur.
Tıpkı 1776 sonrasındaki ABD gibi, 1979 sonrası İran da yeni bir felsefeye dayanan siyasi bir deneydir. Amerikan Cumhuriyeti'nin yeni, devrimci Aydınlanma düşüncesine dayanmasına benzer şekilde, İran İslam Cumhuriyeti de yeni ve devrimci İslami Cumhuriyet düşüncesini temel alıyor.
"Evet, Dost’u görmek hem hakikati hem güzelliği hem de iyiliği görmektir. Her şey nihayetinde O’na ulaşıyor. Burada akıl ile aşk bir olurlar."
İnsanımız artık şunu bir anlasın: Kalp, aklın özüdür. Âkil olmayan bir kalp, bizim hiçbir işimize yaramaz. Genel itibariyle de, akıl olmaksızın diğer şeyler ne gibi bir anlam ifade edebilir ki? Bu gibi yanlış kabuller asırlar boyunca toplumumuzda yer edindi. Bilgi ve bilinç olmaksızın, varlığın da bir anlamı yoktur. Feyz’in “O, dur durak bilmez” şeklindeki ifadesi, aklın hiçbir durağının olmadığı anlamına gelir.
Medeniyet Tarihi ve Mehdevî Devlet kitabının yazarı Muhammed Hâdî Hümayun, İsra Sûresi’ndeki ayetlere göre “İsrail” Yahudilerinin iki merhalede yıkıma uğrayacağına ve Siyonistleri içeriden yıkılmaya sevk edenin Direniş Ekseni olduğuna inanıyor.
Akıl ile kalbin ilişkisi, vahdet ilişkisidir. Kalp, aklın zuhurudur. Akıl kalbe indiğinde, kalp duygu, sevgi, akıl gibi tüm insanî kuvvelerin merkezi olur. Tüm bu algısal kuvvelerin başında akıl gelir. Diğer duyu organlarının tüm verilerini, akıl kontrol altına alır. Bunların hepsinin toplamı kalbi oluşturur.
İmam'ı görmeye giderken minibüste mendil dağıttıklarını hatırlıyorum. “Bu ne için?” dedim. Bana, bazı insanların İmam'ı gördüklerinde ağladıklarını söylediler. “Neden ağlayayım ki?” dedim. “Ağlamayacağım, ben onu görmek istiyorum sadece. Onu görmem ağlamamı gerektirmez!” Ama İmam içeri girdiğinde, biliyorsunuz Cemaran'daydı, alnında bir ışık parlıyordu sanki! Ne olduğunu anlamadım, elimde olmaksızın ben de ağlamaya başladım!