İran’daki birçok din âlimi Sünnî idi ve bunlar arasında Buhârî, Müslim, Tirmizî, Nesâî ve hatta Hanefî mezhebinin kurucusu Ebû Hanîfe gibi isimler de bulunmaktaydı. Bu listeye Gazzâli, Cüveynî, Fahr-i Râzî, Zemahşerî ve Mevlânâ’yı da eklediğimizde şu gerçeğe ulaşmamız gerekecektir: Eğer İranlılar mezhep adı altında Araplardan intikam almayı amaçlasaydı, bunun Şiîlik vasıtasıyla değil; bilakis kural gereği diğer mezhepler (Sünnî) yoluyla gerçekleştirilmesi gerekirdi. Tüm bunlara ilaveten, Şiîliğin İran’daki müessisleri ve mübelliğleri çoğunlukla Araplardı.
Eldeki kanıtlar, Siyonistlerin Mescid-i Aksa’nın altında kazdığı tünellerin yapının güvenliğini tehdit ettiğini, bu kutsal mekanı yıkılma tehlikesiyle karşı karşıya bıraktığını gösteriyor. Yahudilerin inancına göre bu mekanda Süleyman Tapınağının yeniden inşası Mesih’in zuhur etmesinin şartlarından biridir.
Hasan Sivri, Lübnanlı analist Dr. Enis Nakkaş ile ABD’nin Suriye’ye yönelik saldırısından iki hafta önce Medya Şafak için röportaj yaptı. İşte o röportaj:
Kitabında Netanyahu'nun bu görüşüne karşı çıkan Gates, İsrail başkanına şöyle söylediğini ifade ediyor: "Iraklılar, 1981 yılında Osirak reaktörünün İsrail tarafından imha edilmesine sessiz kalmış olabilir. Suriyeliler de, 2007 yılında reaktörlerinin imha edilmesine tepkisiz kalmış olabilir. Ancak İranlılar Araplara benzemez. Nükleer tesislerine yönelik herhangi bir saldırıda tüm bölgeyi ateşe vereceklerdir."
Tek kelimeyle cevaplandıracak olursak, Ümeyyeoğullarını korkutan şey bunları da korkutmaktadır. Bunlar, Hz. Ali ve Ehl-i Beyt-i Nübüvvet’e ait olan her hususu ortadan kaldırmaya çalışmışlardır. Aslında mesele sadece Ali (a.s.) ile de bağlantılı değildir. Bunların peygamberlikle ve peygamberlik mirasıyla sorunları vardır.
En ''değerli tutsak'' Semir Kuntar'ı şehit eden İsraillilerin sevinci uzun sürmeyecek. Faturayı kesip bitirdiklerini düşünüyorlar ama Seyyid Hasan Nasrallah'ın Kuntar'ın şehit edilişi üzerine yapacağı konuşmasının son cümlesi tamamlanınca, kesilecek yeni bir faturanın beklemede olacağını görecekler.
Hizbullah’a, görev sürenizin uzatılmasını kabul ederlerse hükümetle bir uzlaşma sağlamaya hazır olduğunuzu yutturmaya çalıştığınızı, Lübnan’daki durumun istedikleri gibi gitmemesi halinde devreye girecek “Suudi öfkesi” diye bir öcü yarattığınızı inkar mı ediyorsunuz? Ve şimdi bizi, Suudilere kendinizi satmanızın, Lübnan’ın istikrarını korumanın bir gereği olduğuna ikna etmek mi istiyorsunuz?