"Önce rahmet gelir; gazap arızîdir. Önce tevhid gelir; şirk arızîdir. Aslolan şirk midir, tevhid midir? Tevhiddir. Bizler Hakk’ın rahmetinden mi geldik, gazabından mı? Rahmetten geldiğimize göre, yine rahmetine mi döneceğiz, yoksa gazabına mı? Geldiğimiz yere, yani rahmete döneceğiz."
Bu birliktelik, “O olmadığı takdirde, diğer varlıklar da olmayacaktır” anlamına gelir. Konuyu bir örnekle zenginleştirmek mümkündür: Güneş ve ışınları bir aradadırlar, öyle değil mi? Peki, bunlar arasında bir eşitlik ilişkisi mi söz konusudur? Hayır. Güneş hal diliyle, ışınlarına, “Eğer ben bir ân olmasam, siz de olmazsınız” demekte. Işınların Güneş’e olan bağlılığı, bağlığın (taalluk) ta kendisidir.
Burada gözleriniz “görme” görevini yerine getirmiştir, evet. Fakat o, gördüğünün sandalye olduğunu bilmemektedir. Gözün ardında, onun sandalye olduğuna hükmettiren bir şey var. İşte o, akıldır. Akıl, tüm duyuların ötesindedir. Eğer gözlerin ardındaki akıl olmasaydı, göz sadece görmüş olacaktı. Göz sadece görür, anlamları (me‘ânî) idrak etmez.
Esasında “Allahu Ekber” derken de O’nun neyden daha büyük olduğunu söylemiş oluyoruz? Dağlardan mı, yoksa galaksilerden mi daha büyük? Hayır, bunların hiçbiri kastedilmiyor. O, sizin tasavvurunuza gelen şeylerden daha büyük ve yücedir... Aksi takdirde, O’nun dağdan daha büyük olduğunu söylemek gülünç olurdu doğrusu. Bu ifadelerde hep tenzih vardır.
Omuzdan ateşlenen El-Yasin 105 (Al- Yassin 105), Kassam Tugayları tarafından Gazze'deki gizli atölyelerde geliştirilen, el yapımı tanksavar roketleridir. Bu yüksek etkili silah ilk kez bu yıl tanıtıldı ve İsrail işgaline karşı 7 Ekim'de düzenlenen Aksa Tufanı Operasyonu’nda kullanıldı. Bu roketin Rus Tandem roketlerinin geliştirilmiş bir versiyonu olduğu biliniyor.
Peki, Allah’ın bir yüzü var mıdır? O’nun veçhi, âleme olan teveccühü/yönelişidir. Eğer, Hakk’ın, örneğin denize bir teveccühü (yönelim) olmasaydı, deniz, deniz olabilir miydi? Dolayısıyla tüm âlem, O’nun teveccühü olmaksızın, bir hiçtir. Eğer Hakk’ın inâyeti bir ân dahi âlemden yüz çevirecek olsa, bu âlem, âlem olamaz ve yokluğun karanlığında mahvolur. Hakk’ın inâyeti, O’nun veçhidir. Vech de teveccühten gelir. Bir şeye teveccüh etmek (yönelmek), kişinin yüzünü belli bir yere dönmesi demektir.
Kaynak, "NATO iddialarının hepsi yalan," diyor. "Haziran taarruzunun ilk günlerinde bazı erken Ukrayna sızmaları oldu ve Ruslar onları yutmak için geri çekildi. Ve sonra da hepsi öldürüldü."