NATO-Rusya ekonomik savaşının muhtemelen on yıl veya daha uzun süreceği belirtilmelidir. Vladimir Putin başkan olarak görevden alınsa bile, NATO güçleri her şeyi unutup yoluna devam etmeyecek. Rusya'nın şu anda Ukrayna'da yaptığı gibi NATO'ya meydan okuma yeteneğine hiçbir zaman erişememesi için daha geniş bir strateji, büyük olasılıkla uzun yıllar yürürlükte kalacaktır. Putin ayrılsa bile, halefinin ve etrafındakilerin eşit derecede Batı karşıtı olması muhtemeldir.
“Sokaklar cesetlerle dolu. Okullar, köprüler, camiler hedef alındı. [Ölü] insanlar sokaklarda yatıyor, bazı insanlar arabalarla sürüklendi… Yerden kaldıracak kimse olmadığı için köpekler [ölü] bedenleri yiyordu.”
Dünyadaki afyonun %93’e varan kısmı Afganistan’dan geliyor. Batı’daki hakim algının aksine, bu bir Afgan Talibanı operasyonu değil. Atlantikçi çevrelerin asla sormadığı kilit önemdeki sorular, kimlerin afyon mahsullerini satın aldığı, rafine edip eroine çevirdiği, ihracat yollarını kontrol ettiği ve Taliban’ın yerel düzeyde empoze ettiği vergilere kıyasla muazzam kârlarla sattığıdır
Ana akım tarafından reddedilen ve az bilinen bir iktisat teorisi, Washington’un finansal pazarlar üzerindeki sıkı kontrolünün en azından kısmen, bütün petrol ihracatlarının ABD doları kullanılan işlemler içinde gerçekleşmesiyle açıklanabileceğini ileri sürer. Petrol ve kur arasındaki bu ilişkinin dolara değerini verdiği ileri sürülebilir, zira bu paradigma bütün ihracatçı ve ithalatçı ülkelerin, doların değerini arttıracak şekilde, belli bir ABD doları stokunu elinde tutmasını gerektirir.
Hizbullah ise bugün, 2006’da olduğundan daha da güçlü. Kısa ve öz olarak söylemek gerekirse, Suriye’de El Kaide’yi yenilgiye uğratan temel olarak Hizbullah oldu. Suriye de Irak da parçalanmayacak. Ve Boru Hattı-istan cephesinde – ki bu savaşın temel nedenlerinden biri – öngörülebilir bir gelecekte İran ve Katar’ın Avrupa’ya doğalgaz satmak için bir araya geldiğini dahi görebiliriz.
Foreign Policy dergisi Haziran ayı ortasında, Beyaz Saray’daki bazı politika yapıcıların, İran’la askeri olarak karşı karşıya gelme ve en sonunda “şer ekseninin bağlantı noktasıyla” hesabı görmenin bir aracı olarak Suriye cephesinin genişletilmesi taraftarı olduğunu yazıyordu.
Suudiler, İsrailliler ve Amerikalılar arasındaki anlaşma, son makalemde aktarıldığı gibi, ilk sonuçlarını üretiyor ve bu, bazı terörist unsurların Ortadoğu’dan, özellikle de Suriye ve Irak’tan Güneydoğu Asya’ya ve hatta Orta Asya cumhuriyetlerine transfer edilmesi yönünde ilk adım gibi görünüyor.