"İran İslam Devrimi, siyasi, ekonomik ve askeri egemenliğin yanı sıra kültürel egemenliği de hedefliyordu. Miraslarının ihtişamıyla uyanan ve Batı yörüngesinden kararlı bir şekilde çıkan İslam uluslarının hayaleti, İran modelinin yayılmasını önlemek için bir ‘çevreleme’ stratejisi başlatan yeni sömürgecileri dehşete düşürdü."
Geçen hafta Beyrut'taki barışçıl protestocuların sekter bir saldırıya uğraması; sağcı, militan Hıristiyan Lübnan Kuvvetleri (LK) siyasi partisinin lideri Semir Caca'nın adını bir kez daha gündeme getirdi. Caca'nın adı, Lübnan iç savaşının tarihiyle ve bu 15 yıllık mücadele sırasında işlenen korkunç savaş suçlarıyla eş anlamlıdır.
Bu hafta, Taliban liderliğinin talebi üzerine İran, hareketin enerji ihtiyaçlarını karşılamasına yardımcı olmak için Afganistan'a petrol ve gaz tedarik etmek için harekete geçti. İran'ın Afganistan'a petrol ihracatı hacmi günde yaklaşık 20.000 varil olup, bunun Taliban yönetiminin ilk aylarında ikiye katlanması bekleniyor. Taliban, İran malları üzerindeki vergileri %70 oranında düşürmeye de karar verdi.
Batı emperyalizminin başlıca hedefleri olan bu statüleri göz önüne alındığında, bu bölgelerdeki direniş güçlerinin birleşmesi çok mantıklıdır. Geçmişte de böyle ittifaklar kurma girişimleri yapılmıştı -örneğin devrimci Filistinli militanlar Küba'da Nikaragualı Sandinistlerle birlikte eğitildi ve Muammer Kaddafi'nin Libya'sı solcu Latin Amerika gerillalarını destekledi - ancak bu işbirliği tarihsel olarak sınırlıydı.
Bununla birlikte, tüm saldırıların en kötüsü, Mayıs 2020'de, polis kılığına giren teröristlerin Dasht-e Barchi bölgesindeki bir doğum hastanesinde 15 hamile kadın ve yeni doğan bebeği öldürmesiyle gerçekleşti. Medicine Sans Frontier tarafından yönetilen hastane, finansman kuruluşunun baskı altında kalıp çekilmesinin ardından kısa süre sonra kapatıldı.
“İşin doğrusu, İran’ın devlet ve devlet dışı müttefiklerine sağladığı destek olmasaydı bölge ABD’nin ve hiçbir şekilde gündeminde Filistin bağımsızlığı bulunmayan sömürgeci-yerleşimci devlet İsrail’in çıkarlarına çoktan teslim olmuştu… Bütün bunlardan da belli ki Siyonizm’e, bedeli ne olursa olsun, sadece İran ile ittifak ilişkilerine sahip Arap ülkeleri karşı durabilecek.”
İran’ın geleneksel ibrik üretmekle sınırlı sanayisinden devasa bir üretim endüstrisine geçişi, 1979 yılı Şubat ayında doğan Devrim’in ilk adımlarından biriydi. Bu üretim, İran’ın dengeli ve öznel yeteneklerini artırdı ve insanlığa hizmet eden en önemli ülkeler arasına girmesini sağladı.