İran’da her seçim döneminde, İran Muhafız Konseyi’nin (Şurayı Nigehbani Kanuni Esasi) kendi çıkarlarına uygun adayları seçerek seçim sürecini manipüle ettiğini iddia eden bir anlatı ortaya çıkar. Bu iddiada bir geçerlilik payı var mı? Batı demokrasilerinde de benzer kurumlar mevcut mudur?
"Kudüs Kılıcı savaşının son günlerinde Nakhaleh, Şam'da Devlet Başkanı Beşar Esad ile görüşmek üzere Filistinli gruplardan oluşan bir heyete başkanlık etmişti. Nakhaleh, uzlaşma için olumlu işaretler verdi ve Esad'a Hamas'ın selamlarını iletti. Esad da aynı şekilde karşılık verdi. "
“ABD istihbarat kaynaklarının bildirdiğine göre, üst düzey bir İsrail güvenlik yetkilisi, Libya Ulusal Ordusu komutanı Tümgeneral Halife Hafter'in oğlu Albay Saddam Hafter'in konuğu olarak Ağustos ayının son haftasında Trablus'a gizli bir ziyarette bulundu."
2014 yazındaki son suikast girişiminde ise, karısı Widad (27 yaşında) ve yedi aylık çocuğu Ali, kızı Sarah ile birlikte, Şeyh Rıdvan mahallesindeki bir evi hedef alan hava saldırısında öldürüldüler.
İran'da İslami hareket dışında hiçbir sosyo-politik hareket; tek bir merkezi önderliğin otoritesi altında ve tutarlı bir ideolojik çerçeve içinde faaliyet yürüten siyasi, sosyal, ekonomik ve askeri şubelere sahip değildi.
Bu Müslümanlara şunu söylüyoruz. İslam Cumhuriyeti çökecek olursa (Allah korusun), Müslümanlar bir yüzyıl daha başlarını kaldıramazlar. Bu durum nerede olursa olsun herhangi bir Müslümanın faydasına olabilir mi?
Dünyada kendisini alternatif olarak tanıtan tek bir ideolojik sistem kaldı. Batı küreselciliğinin, tüketim toplumunun ve teknokratik materyalizmin muhalifi olan İran'ın İslami toplum ve devlet modelinden bahsediyorum. Öte yandan tüm büyük halklar gibi, dünyanın en eski medeniyetlerinden birinin soyundan gelen İranlılar da Mesihçi düşünceden yoksun değiller.