Kendi haline terk etmek, irtibatı kesmek, Allah’ın işi değildir. İrtibatın kesilmesi, küfre sebep olan bir sözdür. İrtibatın kesilmesi sadece Allah’ın rahmetinin, şefkatinin, rububiyetinin bitmesi demek değildir; böyle bir söz akli açıdan da sorunludur. Kesmek demek, hem Allah’ın hem de varlıkların sınırlı olması anlamına gelir. Hâlbuki sonsuz ve sınırsız bir varlık için mesafe söz konusu değildir
RAND kuruluşunun kısa süre önce yayınladığı “Suriye El Kaide’si adını değiştirebilir ama çizgisini değiştiremez” başlıklı metin, Suriye’de faaliyet yürüten ve terörist kabul edilen gruplar hakkında zaten şüphe edilen şeyi kabul etmekten başka bir şey yapmıyor: bu gruplar, kendilerini destekleyen devletlerin onların meşruiyetini arttırma ve savaş sahasında değişen akıntılar arasında tasfiye olmalar
İsrail’in Suriye’ye yönelik bu nefreti, alternatifinin ne olduğu üzerine pek de düşünmeden Suriye yönetiminin bir an evvel yıkılmasını istemesine neden oluyor. Halk Sarayında Beşşar Esad’ın yerine şeytanın oturmasını tercih ediyor.
Bugün Yemen’de aralarında çocukların da olduğu milyonlarca insan açlık çekiyor ve BM’ye göre bu çocuklar ömür boyu sakat kalacaklar. Savaşın en kötü şekilde vurduğu bölgelerden gelen fotoğraflar, gençlerin açlıktan öldüğünü gösteriyor. BM Dünya Gıda Programı’na (WFP) göre dünyadaki en yüksek kötü beslenme oranlarının bulunduğu ülkelerden biri Yemen. 14 milyonu aşkın insan aç, bunlardan yarısı açlıktan ölme derecesinde. Ülkedeki yirmi bir eyaletten en az onu kıtlığın eşiğinde.
"Batı’nın Sünni köktencilerle olan işbirliği hakkında yazmış olan Robert Dreyfus, Batılı kaynakların Baasçıları acımasız katiller olarak şeytanlaştırmak için Hama'daki ölüm rakamlarını kasıtlı olarak abarttığını ve Baasçıların da Müslüman Kardeşler’i yıldırmak için bu yanıltmacanın peşinden gittiğini ileri sürer."
Ancak “Suriye’deki protesto hareketinin Eylül 2011’e kadar büyük çoğunlukla barışçıl olduğu” şeklindeki yaygın inanış yanlıştır, yahut en iyi ifadeyle eksiktir. Gerçekte hükümet karşıtı muhalefet neredeyse en başından itibaren şiddete yönelmişti ve muhtemelen ülkeyi kutuplaştırmak için sert bir tepkiyi provoke etmeye çalışıyordu.
"Tarihte hiçbir zaman ABD’nin nükleer silahlarına erişimi kesilmemişti ve uçuşa yasak bölge ve İncirlik’e giden enerjinin kesilmesiyle olan tam da budur... Yanıt olarak ABD şimdi Erdoğan’a karşı son derece çirkin bir Melez Savaş saldırısı başlatmayı düşünüyor."