İnsanımız artık şunu bir anlasın: Kalp, aklın özüdür. Âkil olmayan bir kalp, bizim hiçbir işimize yaramaz. Genel itibariyle de, akıl olmaksızın diğer şeyler ne gibi bir anlam ifade edebilir ki? Bu gibi yanlış kabuller asırlar boyunca toplumumuzda yer edindi. Bilgi ve bilinç olmaksızın, varlığın da bir anlamı yoktur. Feyz’in “O, dur durak bilmez” şeklindeki ifadesi, aklın hiçbir durağının olmadığı anlamına gelir.
Ben sevgiyi fiili değil, zati sıfat olarak görüyorum. Yani Allah nasıl zat olarak “âlim” ise aynı şekilde zat olarak “muhib”dir. Muhabbet, Hak Teâlâ’nın varlığından ayrı değildir. Hak Teâlâ’nın varlığı muhabbettir, rahmettir. O’nun rahmeti gazabını geçmiştir.
İnsan kendini kavramla, tasvirle, tahayyülle hatta taakkul (akletme) yoluyla bilemez. İnsan felsefî ve matematikle ilgili kavramları, taakkul ile anlayabilir. Bazı şeyleri tahayyül, bazı şeyleri de duyularla anlayabiliriz. Ne duyusal ne muhayyel olan ve akletme ile de kavranamayan tek şey “ben”in kendisidir.
Bilinci aldığınızda her şey bir hiç olur. Varlık dünyası, bilinç esası üzerinedir. Hatta sizden çekinmesem ‘‘varlık, bilincin tecellisidir’’ derim. Hak Teâlâ ilim ve hikmetin ta kendisidir. Çünkü Hak Teâlâ’nın sıfatları zâtının aynısıdır.
İnsan bilince ulaştığında bilincin hakikatiyle aynı olur. Bakın bir mesele var, insanlar bilincin insana ârız olduğuna inanıyorlar, tıpkı renk gibi ve ölünce de bunun sonlanacağını düşünüyorlar. Cismi de toprak oluyor zaten. Bu büyük bir yanlıştır. Acaba bilinç yok olacak bir sıfat mıdır? Bilinç insana ârız olan bir sıfat değildir, bilinç insanın canıyla ittihat halindedir.
Kardeşlerden biri bütün Müslümanların İbn Teymiyye’yi sevdiğini söylemişti. Bu söz doğru değil. Pek çok âlim onu eleştirmiş, hatta İmam Ali’ye düşmanlık gösteren bir Nâsıbî olduğunu ortaya koymuştur. İkinci olarak Allah aşkına bütün bu yalanlara rağmen İbn Teymiyye’yi sevebiliyor musun? Onun Nâsıbî ve Ehl-i Beyt düşmanı olduğunu anladığında da hâlâ bu sevgin devam edecek mi?
“Allah kayısıyı kayısı kılmadı, kayısıya varlık (vücud) verdi.” (Ma cealellâhu…) Bunun anlamı şudur: Allah kayısılığı yaratmadı, kayısının varlığını yarattı. İşte bu, tüm açıklığıyla varlığı asıl kabul edenlerin (esas alanların) sözüdür.