Zira velâyetin hatminin temel ölçütü, Peygamberlerin Hâtemi’ne (s.a.a.) manevî yakınlıktır. Şahsına münhasır bu yakınlığı pek çok rivayet açıklamıştır. İbn Arabî'nin “İnsanların ona en yakını, âlemlerin İmamı ve tüm nebilerin sırrı olan Ali ibn Ebî Tâlib’dir” ifadesi de hem şekilsel hem manevî hem şuhûdî hem de gaybî bir yakınlığı ifade etmektedir. Onun o Hazret’e yakınlığının bir benzeri yoktur; dolayısıyla onun velâyeti de benzersizdir.
Ben merhum Henry Corbin’in Allame Tabatabaî ile yaptığı o özel görüşmelerin tamamında bulunmuştum. Yani o toplantıların tamamında bulunan tek kişi bendim. Merhum Corbin’le çok yakındım, çok uzun sohbetlerimiz oldu, ben onu çok büyük bir insan olarak görüyorum. İslam felsefesini de çok incelemiş biriydi. Ancak onun hatalı görüşlerinden biri, şu an sizin bu naklettiğiniz kısımda ortaya çıktı.
Kıyısı olmayan denize benzetiyor. Kıyı o kalıplardır. Öyle bir yere varıyor ki orada kalıplar bitmiştir. Büyük ariflerin bahsettiği şuhûd işte budur, yoksa ben cin ve peri gördüm demiyorlar. Akıl, adım adım ilerliyor ve kalıpların bittiği bir yere varıyor, ama bunu yapan da yine akıldır.
Merhum Allame Tabatabai, filozof ve arifti; Henri Corbin de gerçekten maneviyatçı bir insandı, görünürde Hıristiyan’dı, zahiren din değiştirmiş de değildi. Fakat bir Şii’den eksiği yoktu, gerçekten tam anlamıyla bir Şii’ydi. Ama değişimini izhar etmedi.
O dönemde Sühreverdi, İslam dünyasının doğusunda, İran’da İbn Rüşd’ün aklına bile gelmeyen başka bir felsefe kurdu. Sühreverdi’den sonra da İslam felsefesinde bir başka akım yine İran’da başladı; Molla Sadra’dan Allame Tabatabai’ye kadar ilerledi.
Corbin irfan ve tasavvuftan söz ediyordu. Bu durumda zikir ve mürşidin de olması gerekirdi ve bu eserlerinde vardı. Ben ona şunu sordum: Siz tasavvufa hâkimsiniz, mürşidi de gerekli görüyorsunuz; sizin mürşidiniz kim peki? Ben bunu özel sormuştum ancak baktım ki herkes kulak kesilmiş.
"Galiba daha sonra Allame Tabatabai ile Henry Corbin’in Tahran’daki oturumlarına da katıldınız. Üstat Mutahhari de o oturumlara katılıyor muydu?..."