Dünya Savaşı'nda Alman Blitzkrieg'inin (Yıldırım Savaşı) stratejik bir silah olarak etkinliğini ilk kıranlar Sovyetler olmuştur. Azim ve sebat, Blitzkrieg'lere karşı etkili ve somut bir stratejik savunma olarak İŞE YARADI. Elbette Sovyetler Birliği ayrıca RPG'yi, yani tek bir piyadenin omzunda taşınıp fırlatılabilen hafif tanksavar roketatarını geliştirmişti.
"Bölgenin ve dünyanın kaderini belirleyecek kapsamlı bir savaş ufukta belirmektedir. Öyle bir savaş ki bundan kaçınmanın hiçbir yolu yoktur. Bundan kaçınmaya ya da güvenlik uğruna olası tarihini ertelemeye yönelik her türlü girişim, sadece düşmanın kendi planlarına hizmet edecek şekilde gidişatı kontrol etmesini sağlayacaktır. "
Dünyadaki tüm bilimleri bir ağaca benzetecek olsak, bunların kökünün metafizik ve ilâhiyatta olduğunu söylememiz gerekecekti. Bu görüş, “ilâhiyâtın köklerinin nerede yer aldığı” gibi bir soru sorularak eleştirilmeye çalışılıyor. Bizim buna cevabımız şudur: İlâhiyâtın kökeni, Varlık’tadır. Vücûd ile mevcut [Varlık ile var olanlar] arasında bir fark vardır.
“Önümüzdeki günler ve haftalar Batı Asya bölgesinin kaderi açısından çok önemli ve belirleyicidir. Savaşın bölgeye yayılma ihtimali var. İslam ülkelerinin, sınırlarını İslam dünyasının gönüllülerine açması ve Siyonistler karşısında savaşarak şehadete ulaşmayı arzulayan İslam dünyasının devrimci gençlerinin Filistin'deki çaresiz kardeşlerinin yardımına koşması mümkün.”
Yahudi-Hıristiyan dünyası diye bir şey yok, bu mantıklı değil. Aksine İslam dünyası mevcuttur ve bu dünyada Gelenek (Tradisyon) hâlâ güçlüdür. Açıkça ortada ki Müslümanlar Yahudi-Hıristiyanlara değil, şeytani kültüre, Deccal’e karşı çıkıyorlar.
A. B. Abrams’ın yeni kitabı Atrocity Fabrication and Its Consequences: How Fake News Shapes World Order [Vahşet Uydurma ve Sonuçları: Uydurma Haberler Dünya Düzenini Nasıl Şekillendiriyor?] Batı propagandasının onlarca yıldır yaydığı gibi 1989'da meşhur Tiananmen Meydanı'nda hiçbir cinayet işlenmediğini vurguluyor ve tüm olayın Çin'i jeopolitik arenada kötü adam olarak gösterme çabasından ibaret olduğunu ortaya koyuyor.
İnsanın bir sonsuzluk sancısı ve özlemi vardır. Peki, bu ne demektir? O, bu sızıdan mı sonsuzluğa varır, yoksa sonsuzluk mu bir sızıyı meydana getirir? Yoksa ikisi mi? İnsan dertsiz olsaydı ve bunu hiç tecrübe etmeseydi, sonsuzluğu hiçbir zaman anlayamazdı. İnsan bu dünyaya acıyı deneyimlemek için geldi.