Bu nedenle Hizbullah büyük bir cesaret ve itminanla savaşmasına rağmen gelecekte ne olacak diye sormaya başlamıştı. İşte bu noktada durumu İslam Devrimi Önderliğine sordular ve Rehber’den “Endişelenmeyin, savaş sizin lehinize sonlanacak ve bu savaştan sonra büyük bir bölgesel oyuncuya dönüşeceksiniz” cevabını aldılar.
Ehlisünnet’in meşhur âlimi ve İbn Teymiyye’nin çağdaşı olan Zehebî, Zeğalu’l-ilm adlı kitabın ve Nasihatü’z-Zehebiyye başlıklı risalenin/mektubun yazarıdır. Zehebî bu iki eserinde, bilhassa Nasihat’ında İbn Teymiyye’yi ve takipçilerini sert bir dille eleştirmiş ve onları sapkın olarak nitelemiştir. Kitabın ve mektubun muhtevası kendi akideleriyle bağdaşmadığından Selefî ve Vahhabî âlimler bu iki eserin Zehebî’ye aidiyetini inkâra kalkışmışlardır.
İbn Teymiyye (661-728) görüşlerini Minhacü’s-sünneti’n-nebeviyye adlı kitabında çeşitli konulardaki hadisleri tenkit ederek beyan etmiştir. Bu makalede, önce Ehlisünnet ulemasının İbn Teymiyye ve kitabı Minhacü’s-sünnet hakkındaki düşüncelerini ele alacak, ardından İbn Teymiyye’nin Hz. Peygamber’in (s.a.a) hadislerini değerlendirme yöntemlerini örnekleriyle inceleyerek analiz edeceğiz.
İbn Kuteybe ve eserleri konusunda Pakistanlı bir Sünnî âlim Mizanu’l-kutub adında bir kitap yazmış ve kitabında İbn Kuteybe’nin ve birçok Ehlisünnet âliminin aslında Şiî olduğunu ileri sürmüştür. Bu makale bu iddiayı araştırmayı, Pakistanlı müellifin iddiasını kaynaklar ve kanıtlar çerçevesinde tenkit etmeyi amaçlamaktadır.
Müfessir Kadı Beydavî ile mektuplaşmış, mektuplarında kelam, hadis, usul ve fıkıh başta olmak üzere çeşitli disiplinlerde görüş alışverişinde bulunmuştur. Beydavî Allâme Hıllî’ye yazdığı ikinci mektubuna şu cümlelerle başlar: “Efendimiz Cemaleddin! -Allah ömrünü daim etsin- Sen usulde, fıkıhta, hadiste müçtehitlerin imamısın!”
Vahhabîler ve onların öncüsü İbn Teymiyye, Hz. Peygamber’in (s.a.a) Ehlibeyti’nin (a.s) faziletleriyle ilgili hadislerle karşılaştıklarında mümkün mertebe inkâr yoluna başvurur ve bunu yaparken de farklı metotlardan faydalanırlar. Bu stratejileri üç temele; tekzip, tevil ve teşrik (belli bir fazilete bir başkasını ortak etme) dayanır. Bu makalede biz, söz konusu metotları örnekleriyle ele almaya çalışacağız.
İmam Mehdî’nin (a.f.) zuhur edeceği inancı, genel İslâmî bir itikat olmakla birlikte Şia mezhebinde ayrıcalıklı bir konuma sahiptir. Bunun başlıca sebebinin, Şiîlerin, İmam Mehdî’nin doğduğunu ve hayatta olduğunu kabul etmeleri olduğu söylenebilir. Ehlisünnet müelliflerinden bazıları, Şia’nın kaynaklarını ve delillerini göz ardı ederek bu inancı eleştirmişlerdir.