Siyonist rejimi vekil olarak kullanan ABD hükümeti, bölgedeki Direniş Ekseni'ni stratejik bir yenilgiye uğratacağı inancıyla Gazze nüfusunun tamamını ezmeye yönelik bir politika izlemektedir. Bu strateji, Washington'un Batı Asya üzerindeki Amerikan hâkimiyetini yeniden tesis etmek ve bölgedeki bağımsızlıkçı güçleri dağıtmak için son girişimi olabilir.
Eğer siyaset biliminin ilerlediğini ve gelişme kat ettiğini iddia ediyorsak, bunun somut karşılığını önce insanlığın huzur ve refah seviyesinde aramamız gerekmez mi? Artık zulümler son buldu mu mesela? Günümüzde halen emperyalist siyasetçiler ve sistemler tarafından zulme uğramaya devam eden şahıslar, toplumlar ve ülkeler yok mu gerçekten? Süper güçler, emperyalist devletler daha zayıf gördükleri ülkeler üzerinde baskı kurmuyorlar mı?
Iraklı kaynaklar bazı silahlı gruplara mensup savaşçıların işgal altındaki Filistin'e yakın bölgelere doğru hareket ettiklerini ve Siyonist işgal ordusuna karşı savaşmak için talimat beklediklerini ortaya koyuyor. The Cradle'ın bazı örgüt liderleriyle kurduğu temas, bu grupların Filistin direnişinin yanında bu büyük mücadeleye katılmaya hazır olduklarını doğruluyor.
Yani akıl adeta dile gelip şöyle diyor: “Ben sonsuzun bir anlamının olduğunu biliyor, onu anlıyorum. Ancak o benim kalıplarıma sığmaz ve benim tasavvur edebileceğim bir şey değildir." Bu neyin hükmüdür? Aklın. İşte bu, kendi sınırlarının bilincinde olmaktır.
Elest bezmi, ezel bezmidir. Ezel ne demek? Ezelden önce ne vardır? Ezel bir tarih değildir. Ezelden önce hiçbir şey yoktur. Allah’ın sözünü ilk işiten kimdi? İnsân-ı kâmil, yani Hz. Hatmî Mertebet (s.a.a.)… Bunun da ötesinde, Masum İmamlarımız dahi öyledir. Onlardan ulaşan bir hadiste: “Biz Allah’ın tam kelimeleriyiz” buyrulmuştur.
Bu âlemde gördüğümüz kötülükler (insanların hoşnutsuzluğuna sebep olan her şey), buranın noksanlıklar âlemi olmasından kaynaklanır. Dolayısıyla Allah’ın pak olduğunu söylediğimizde, O’nun her türlü imkânî noksanlıktan ve mümkinât âleminde mevcut olan tüm kötülüklerden münezzeh olduğunu imlemiş oluruz.
Bu bağlamda Kemal Dîb Suriye Tarihi Üzerine adlı kitabında merhum Cumhurbaşkanı Hafız Esad'ın İran'la yakınlaşmasının nedenlerinden birinin "İran Devrimi’nin ahlaki erdemler taşıdığına ve liderliğiyle anlaşmaya varmanın mümkün olduğuna" inanması olduğunu belirtmektedir.