Kesin olmayan öngörülerde bulunarak şüpheli spekülasyonlara dalmak gereksiz, ancak bu Haziran'ın gerçekten sıcak geçebileceği söylenebilir. Arap bölgesindeki son 75 yıl içerisinde birçok savaşın patlak vermesine tanık olan sayısız "Haziran"a benzer şekilde…
Suriye’deki kan dökme beş yıldan daha uzun süre önce, Paris’te Suudi-Amerikan-İsrail yetkililerinin kurduğu ortak bir komployla başladı. Korkunç üçlü, çoğu Londra, Paris veya Washington’da sürgünde yaşayan oportünist Suriyelileri kışkırttı ve onlara Beşar Esad’ın kellesinin tepside sunulacağı hızlı bir zafer vaat etti. Komplocular Suriye rejiminin – tıpkı Muammer Kaddafi’nin Libya'sı gibi – birkaç ay içinde, hatta belki de daha kısa süre içinde devrileceğini iddia etti.
Erdoğan, kendisine Beşar Esad’ın haftalar içinde düşeceğini söyleyen Amerikalılara ve Avrupalılara inandı. Suriyeli mültecileri ülkesine kabul ve davet etti, onlar için dev mülteci kampları inşa etti. Şimdi Türkiye’de 2 milyondan fazla Suriyeli ve Iraklı mülteci var ve ülke onlarla ilgilenmek için sekiz milyar dolar harcadı.
Böylesi tek bir açıklamayla, Brookings Enstitüsü aslında Esad’ın kendi halkına karşı değil, IŞİD’e karşı mücadele verdiğini kabul etmiş oluyor. Çok net görülüyor ki, Brookings, siyasetçiler ve Batılı diğer stratejistler IŞİD’i ve onunla birlikte doğrudan askeri müdahaleyi, nihayetinde Suriye’yi yenmek ve tamamen ele geçirmek için kullanacakları son hamle için bir kaldıraç olarak görüyorlar.
2013’de yapılan bir röportajda o zamanki İsrail’in Amerika Birleşik Devletleri Büyükelçisi Michael Oren, İsrail’in “her zaman Beşar Esad’ın gitmesini istediğini” bildirirken, “Tahran’dan Şam’a ve oradan Beyrut’a uzanan stratejinin İsrail için en büyük tehlike” olduğunu da ekledi.
Bu, Başkan Esad hükümetinin bir avuç aşiret destekçisinin yardımıyla ülkenin geri kalanını yok etmeye niyetli olduğu şeklindeki Batı anlatısıyla nasıl bağdaşabilir? Olguları düşünün. Esad’ın 30 kişilik kabinesinden sadece bir avuç kişi (bana bu sayının 2 olduğu söylendi) Alevi. Başbakan, İçişleri Bakanı, Adalet Bakanı, Dışişleri Bakanı, hatta Savunma Bakanı Sünni
Siyonist subay, Hizbullah’ın askeri kapasiteleriyle ilgili olarak, Hizbullah’ın 100 binden fazla nokta atışı roketine sahip olduğunu, bunun ise partinin Siyonist topluluğa günde 3 bin roket fırlatmasını mümkün hale getirdiğini söyledi.