Sünni hükümdarlar tarafından papağan gibi tekrarlanan bir eleştiriyi tekrar ederek, İran'ın "Filistin'de Arap Sünni hükümetlerinin egemenliğini baltalamak için iyi bir araç bulduğunu" ve "bu sayede Arap Sünni kitlelerin" desteğini kazandığını iddia ediyor. Bu değerlendirme, Devrim’den önce bile, İran'ın dini ve laik muhaliflerinin Filistin yanlısı olduğu ve halkın Şah'ın İsrail'e desteğine muhalefet ettiği gerçeğini göz ardı ediyor.
Devamında şöyle diyor: Eğer Ali’yi (a.s.) emir edinirseniz ki bunu yapacağınızı zannetmiyorum. Bu da Resûlullah’ın mucizelerinden ve gaybî mesajlarındandır. Resûlullah (s.a.a.) emir belirleme hususunda nasıl davranacaklarını biliyordu. Bu hadis Müsnedü Ahmed’de geçiyor.
Gazeteci, “saha komutanlarının üst düzeyli askeri liderler tarafından (işgalin) başarısına odaklanan raporlar yazmaları, Amerikalılar arasındaki ölü sayısının azaltılması ve Taliban saflarındaki ölü sayısını artırmalarına ilişkin” baskı altında kaldıklarını ortaya koydu.
İbn Hazm: Bundan dolayı Ömer konuşmaya başladı. Bu da yazının yazılması halinde ümmetin asla sapmayacağı şeklindeki hayrın önüne geçmesine neden oldu. Bu hadisin bizim açımızdan önemi hala devam etmektedir ve kalbimizde bir yaraya dönüşmüştür.
1990'larda Fransız ve Cezayir gizli servisleri tarafından Cezayir'de Silahlı İslami Grup'un (Groupe Islamique Armé / GIA) yaratılışına şahitlik ettik. GIA, IŞİD Suriye'de ne yaptıysa Cezayir'de kesinlikle onu yaptı. Geniş çaplı katliamlar, tecavüzler ve benzeri şeyler İslam adına işlendi. IŞİD'in Ebu Bekir el-Bağdadisi gibi Şerif Gousmi, namı diğer Ebu Abdullah Ahmed adında sahte bir halifeleri vardı.
Direniş Ekseninin stratejik sabır aşamasından karşı saldırı aşamasına geçme kararı etkinleştirildi ve artık ABD ve dostlarının başlattığı askeri ve ekonomik savaş durmadığı sürece bu saldırılar da durdurulamaz.
“Bağımsızlık Bildirgesi, Amerikan kapitalist ulus devletinin gelişmesi bağlamında siyahilerin köleleştirilmesini ve yerli halkın soykırıma uğratılmasını zımnen meşrulaştırmıştır."