Taliban, Afganistan'ın çok parçalı toplumunun en fazla %30'unu temsil ediyor. Dini geçmişi ve İslam Emirliği bayrağı altında kendisi için oluşturduğu gündemi nedeniyle Taliban, Peştun olmayan etnik gruplar arasında alıcı bulamıyor. Peştunların kendileri de üç hareket altında toplanıyorlar: Pakistan'ın Hakkani grubu ve diğer okulları tarafından eğitimsel olarak beslenen bir Sünni dini hareket, dini bir Şii Peştun hareketi ve dini olmayan fikirleri destekleyen laik bir Sünni Peştun hareketi.
Kuşatma altındaki Gazze’den fırlatılan patlayıcı başlık taşıyan ve İsrailli askerlerin de bulunduğu zırhlı araçları yok eden bu füzeler, çifte cevap niteliğindedir. Bu cevaplardan ilki, İsrail’in Nil’den Fırat’a kadar kurmayı düşündüğü Büyük İsrail’e zemin hazırlayan Yüzyılın Anlaşmasına karşı gelmiştir. İkinci cevap ise, Netanyahu’yu kendilerine lider ve koruyucu olarak atayan “normalleşmeci” Araplara verilmiştir.
En azından teorik olarak zenginler ve Amerika’nın güçlüleri sözde serbest teşebbüsün büyük savunucularıydılar ve devletin ekonomiye herhangi bir şekilde müdahalesine karşıydılar. Fakat savaş sırasında Amerikan devletinin ekonomiyi yönetip finanse etmesine hiçbir itirazları olmadı, zira serbest teşebbüsün bu büyük ölçekli ihlali olmaksızın bu yıllarda elde ettikleri kollektif kârları toplamaları mümkün olmazdı.
Bu hareketlerin nihai hedefi, Direniş Cephesinin büyük bir basamağını ve İkinci Dünya Savaşı’nın galibi emperyalist güçler tarafından dayatılan politik mimariden bağımsızlığın modeli İran İslam Cumhuriyeti’ni zayıflatmak ve çökertmekti.
Sekülarizm ve neo-liberalizm gibi Batılı “değerler”, geleneksel İslam toplumlarını zayıflatmak için pazarlanır. Bu tür fikirlerin yerleşiklik kazanması Müslüman ülkelere nüfuz etmeyi kolaylaştırır ve onları Batı’nın ekonomik ve siyasi sömürüsü için yumuşak hedefler haline getirir.
Günümüzün dramasında kötü çocuklar ABD-İsrail-Suudiler iken, karşılarındaki tek güvenilir barışçıl aktör İran’dır. 1930’lu yıllarda algılanan tehdit, Avrupa’ya musallat olan “komünizm hayaleti” idi, şimdi ise yegane anti-emperyalist Müslüman devlet olan İran’a indirgenmiş halde. O dönemde Sovyetler Birliği barış yanlısı olduğu halde, terörizm ve komünizm eşit görülürdü.
Pompeo, haydut CIA direktörlerinin oluşturduğu uzun bir silsilenin son halkasıdır. Teşkilatın şeytani gündemi, demokratik değerlerle ve hukuk devleti ilkeleriyle bağdaşmaz. Pompeo, Washington’un emperyal gündemini, insanlığa karşı daimi savaşını destekleyen neo-con bir şahindir: bunlar ise diplomasiyle bağdaşmayan inançlardır.