Grandin; Vietnam Savaşı'nın uzamasına yardım ettiği, Kamboçya, Doğu Timor ve Bangladeş'teki soykırımlara destek verdiği, Afrika'nın güneyindeki iç çatışmaları tırmandırdığı ve Latin Amerika'daki darbeleri ve ölüm mangalarını desteklediği için Kissenger’ın ellerinde en az 3 milyon insanın kanı olduğunu da ekliyor.
Ancak bugün Suriye’de Baver-373 sisteminin yerleştirilmesiyle birlikte -Rus S-300 sistemine kıyasla daha gelişmiş olması ve Siyonistler ile Batılılar tarafından bilinmeyen yetenekleri dolayısıyla- Tel Aviv’in Suriye’de İran’ın varlığını engelleme çabalarının sonlandığı yorumu yapılabilir.
Belki de bundan dolayı Devrim Muhafızları’nın en önemli askeri danışmanlarından biri olan General Nurullah, geçtiğimiz günlerde şu açıklamada bulundu: “Körfez’de yer alan 21 Amerikan üssü füzelerimizin hedefi olacaktır. İran, en büyük düşmanı ile büyük savaşa kendini hazırlamıştır.”
Haberde, İslami Cihad’ın şimdiye kadar kullandığı tüm füzelerden çok daha fazla patlayıcı taşıyan bu silahın, açık bir araziye isabet ederek 16 metre çapa ve 2 metre derinliğe yol açan bir çukur oluşturduğu vurgulandı.
İlk olarak şunu soralım; bu operasyona niçin “Nasrun min-Allah” ismi verildi? Bana kalırsa bu operasyonun ismi “Nasrun min-Allah” aynı şekilde ayetin devamındaki “ve fethun qarib” (Zafer Allah’tandır ve fetih yakındır – Saff / 13) mesajını taşıyor.
Golan Tepeleri’nin Siyonist rejim için stratejik önemine baktığımızda, bu bölgenin Direniş Ekseni tarafından kurtarılması Siyonistlerin bölgedeki varlığına güçlü bir darbe oluşturabilir, hatta haritadan silinmesine bile yol açabilir.
Bu endişe ve korku Siyonist ordu birimlerini, İşgal Edilmiş Topraklarda sınırdan 7 km içeriye kaçmak zorunda bıraktı. Bu stratejik bir zafer olarak sınıflandırılır. Askeri mevkileri 7 km derinliğe kadar boş bırakmak, İsrail’in stratejik yeteneklerinin başarısızlığına dair çok sayıda soruyu akıllara getiriyor.