Bununla birlikte makalemizin girişinde de belirttiğimiz üzere bir grup araştırmacı, Şiilerin bu bocalayışlarına delalet eden rivayetlerin İmamların isimlerini açıklayan hadislerin uydurma olduğunu gösterdiği inancındadır. Onların bu iddialarına tek delilleri bu iki grup rivayet arasında çelişki olduğunu varsaymalarıdır, oysaki bu çelişkinin halli mümkündür ve bu iki rivayet grubunun sıhhati her türlü belirsizlikten uzaktır.
Gazete Hizbullah ve Hamas’ın geçmişteki hallerinden iki ya da üç kat daha fazla güçlenerek füzelerinin miktar ve niteliğini geliştirdiklerini, üstelik bunun Siyonist rejimin yarı açık gözlerinin önünde gerçekleştiğini kaydediyor.
Türkiye’nin Doğu’ya yönelmesi Batı’nın oyun planını mahvedebilir. Bunun olmasını ancak ümit ederiz. Ancak Washington’un arkasındaki efendiler ve ekonomik elitler, bir muharebeyi kaybettikten sonra vazgeçme eğilimi taşımazlar. Yenilgi tam olmalıdır. Ya onlar yenilecektir ya da dünyanın geri kalanı. Ya hep ya hiç.
Eğer Obama’nın İran stratejisinin niyeti büyük Fars ülkesini karmaşık bir jeopolitik oyun içinde ayartıp Batı’ya kazanmak, onu Rusya ve Çin’le ve Çin’in Tek Kemer Tek Yol projesi etrafında inşa edilen, yükselen Avrasya Yüzyılı ile karşı karşıya getirmek idiyse, bu strateji yeni bir büyük başarısızlık halini alıyor. Yaptırımlardan yeni özgürleşmiş, NATO entrikalarının piyonu olmaktan hayli uzak olan İran, Avrasyalı komşularıyla bağ kurmak için hızlı ve parlak adımlar atıyor.
Acı ama, bir yüzyıl önce Osmanlı İmparatorluğu’nun çökmesinin ardından hayata geçirilen, Ortadoğu topraklarının yeniden paylaşımı süreci tekrar başladı. Bundan en fazla etkilenecek olanların Suriye ve Irak olacağına şüphe yok. Irak’ın parçalanması bir süredir öngörülüyordu ve bu olgu, çeşitli analistler tarafından titizlikle incelenmişti.
300 bin savaşçı Suriye'de Rusların tutumunun netleşmesini beklemeden önce krizi sona erdirebilir, rejime bir son verebilir. İşte Riyad 2012 yılının başlarında Suriye'deki durumu böyle görmekteydi. Suriyeli muhalifleri desteklemek için Suud krallığı Türkiye ve Katar ile birlikte üst düzey askeri yetkililerden bir heyet oluşturdu.
2009 seçimleri sonrasında Tahran’da başlayan ayaklanmanın dünyanın gündemine girmesinden beş sene sonra, İran’ın devlet televizyonunda yayınlanan ilgi çekici bir video, Mir Hüseyin Musavi'nin baş seçim müşahidi Abbas Ahundi’nin seçimden beş gün sonra, dört cumhurbaşkanı adayının dördünün de kampanyalarında görev almış önde gelen kişilerin İslam Devrimi Lideri’lye yaptıkları bir toplantıda, “temel olarak herhangi bir seçim hilesinin yapılmadığını” söylediğini gösterdi.