Ağustos 2021'de Herzliya Uluslararası Terörle Mücadele Enstitüsü bir raporunda, El-Nuceba'nın “İsrail'in güvenliği ve bekası açısından Golan bölgesinin stratejik önemi” başlıklı bir kitap yayınlamasının, hareketin gelecekteki İsrail karşıtı savaşa katılma kararlılığının bir işareti olduğunu öne sürmüştü.
Kudüs Gücü bunu Sudan ve Mısır üzerinden yapıyordu. Sina Çölü’nde kazılan yeraltı tünellerinden gizlice geçerek Gazze’ye ve Filistinlilere ulaştı. Bu süreç daha sonraki aşamalarda da devam etti ve 8 Gün Savaşı’nda (2012) dikkat çekici ölçüde hız kazandı.
Kadınlardan oluşan bir Besic ordumuz var, sayılarının bugün 12 milyon olduğunu düşünüyorum. On binlerce üsleri, mıntıkaları ve merkezleri var. Tüm komutanları da kadın…. İmam Humeyni 20 milyonluk İranlı Besic Ordusuna ilave olarak tüm İslam dünyasının gönüllülerinden oluşacak 100 milyon kişilik bir ordu kurulması gerektiğini söylemişti.
İran’ın bu plana cevabı, ileride Irak ve Suriye’yi de içerecek şekilde bir İran-Türkiye ortaklığıyla karşıt eksen oluşturmak olabilir. Pek çok İran medya kanalında son birkaç gündür özellikle bu ihtimal dillendiriliyor, özellikle de Türkiye’nin Katar’daki BAE, Suudi Arabistan ve Bahreyn sınırındaki askeri üssü göz önüne alındığında.
Şiiliğe yönelik mantık dışı Amerikan nefretinin temelinde, Şiiliğin özünde yer alan adaletsizliğe karşı direniş ruhu bulunuyor. Şiiliğin, Kerbela olayı ve İmam Hüseyin’in duruşunun izinde, ezileni korumayı ve savunmayı; ezenin karşısında durmayı esas alan tavrı, ABD ve Batılı egemen güçlerin tolere edebileceği bir şey değil.
Devrim Lideri Seyyid Ali Hamanei, Kasım Süleymani ve Ebu Mühendis suikastının cezasının ABD’nin Batı Asya’dan çıkışı olduğunu söylediğinde, bu durum, bedeli ne olursa olsun Amerika’nın bölgeden çıkarılması kararının çoktan verildiği anlamına geliyordu.
Yazının bahsettiği saldırıdan bir gün sonra Direniş güçleri ikinci bir operasyon gerçekleştirdi ve makalede öngörüldüğü üzere üslerin vurulmasını “Devrimci Grup” adlı daha önce duyulmamış bir yapı üstlendi. (15 Mart; Medya Şafak)