Nijer'de Fransız askeri üsleri önünde yapılan protesto gösterilerinde de Rus bayrakları göze çarpıyordu. Le Monde Afrique geçtiğimiz Ağustos ayında Nijer Başbakanı Ali Mohamane Lamine Zeine'nin Moskova'yı ziyaret ettiğini bildirdi. Lamine Zeine ayrıca Batı'ya alternatif olarak Türkiye, İran ve Çin ile işbirliğine ilgi duyuyor.
Belçika kralı bunu yapmak istemeyerek, haksız kazançlarını harcamak için muazzam bir dizi bayındırlık işine girişti ve modern Brüksel'i yarattı. Şimdi AB ve NATO burada toplanıyor ve insanlık tarihinin en acımasız zulüm örneklerinden bazılarının kazançlarıyla çevrelenmişken, evrensel insan hakları konusunda küstahça nutuklar atıyorlar.
Yazar Kenneth Rogoff ise Batı yaptırımlarının Rus ekonomisini felce uğratamamasını, bu yaptırımların İran ya da Kuzey Kore'ye uygulananlardan çok daha hafif olmasına, özellikle de üçüncü bir tarafa yaptırım uygulanmasını içermemesine bağlıyor.
ABD, doları silah haline getirerek ve yaptırımları kör bir araç olarak kullanarak kendi ayağına kurşun sıktı. Dünya, Amerika'nın zorba taktiklerinden kurtulmak için sabırsızca gün sayıyor! Açıktır ki, ABD hegemonyası günleri geride kalmıştır. Küresel ticaret işlemlerinde dolar tamamen geçersiz hale geldiğinde son çivi de çakılmış olacak!
General Süleymani'nin siyasi çabalarının İmam Humeyni'nin ana hatlarını çizdiği devrimci düşünceyle uyumlu olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır: özerk bir Müslüman siyasi kimliğinin inşası, siyasi bir ufuk olarak Ümmet’in uygunluğu ve İslam'ın politik olması gerekliliği. Zira Suudi Arabistan veya Azerbaycan'da görebileceğimiz üzere apolitik İslam, dünyayı değiştirme kapasitesinden yoksun, sadece ritüel bir unsurdan ibarettir.
Suudiler Batı Asya’da eski düzenin jeopolitik ayağı ve sembolüdür, ancak bu düzen artık geçerliliğini yitirmiştir. Bu nedenle, çürüyen Batı merkezli dünya düzeninin bir sonraki “Ukrayna”sının Arap Yarımadası'nda ortaya çıkması muhtemeldir ve hiç kimse bunu Suudi Arabistan'ın megaloman veliaht prensi Muhammed bin Salman kadar gerçekçi bir olasılık olarak görmüyor.
Emperyalizmin neo-kompradorlara olan ihtiyacı, siyasi aktivizmi bir istihdam piyasasına dönüştürdü. Böylece, işsiz entelektüeller ve disiplinsiz solcular, devrimci deneyimlerini ve potansiyellerini emperyalist çıkarlara satmak için yarışmaya başladılar.