EUCOM ve NATO’nun kaygısı aslında Türkiye’nin Rusya’ya daha fazla yanaşıp ardından NATO’yu terk etmesiydi. Bu durum şu anda olması istenen bir şey değil. (1991’den bu yana CENTCOM ABD dış politikasının şekillenmesinde büyük rol oynuyor. Savunma Bakanı Mattis bir CENTCOM aygırıdır. Onun ve CENTCOM’ un ağzının payını aldığını görmek güzel.)
Amerika son 71 yılda verdiğinden çok daha fazlasını almıştır. Kullanılan veya faydalanılan her şeyin çeyreği, bu dünyada tüketilen bütün kaynakların tam %25’i, yani paylaşılan zenginliklerin orantısız bir yüzdesi Amerikalılar tarafından harcanmıştır. Ve liderlerimizi çaresizlik içinde gördüğümüz yer de burasıdır. Zira eğer sistemi ilerler halde tutamazlarsa… Eh, sanırım yanıtı biliyorsunuz.
Suudiler öncülüğündeki yeni koalisyon, Sykes-Picot planı temelinde dini bölünmeleri büyütmeyi amaçlıyor. Yüz yıl önce Sykes-Picot Anlaşması Osmanlı Devleti’nin parçalanmasına yol açmıştı ve şimdi Amerika Birleşik Devletleri bölgedeki ülkeleri, özellikle de Irak ve Suriye’yi ırk ve etnik farklılıklar temelinde bölme çabası yürütüyor.
Ağustos 2014’de Suudi Dışişleri Bakanı Prens Suud El-Faysal, Cidde’deki dünya İslam alimleri kongresinde “İsrail’e karşı nefret ekilmesini reddetmeliyiz ve Yahudi devletiyle olan ilişkilerimizi normalleştirmeliyiz” şeklinde ilanda bulundu.
Bu durum, IŞİD’in Afganistan’da hizmet ettiği amacı, öteki sebeplerden çok daha güçlü bir şekilde açıklıyor. Washington’un perspektifinden bakıldığında ABD’nin emperyal tutkularına, hem işgalin devam etmesini meşrulaştırmak hem de Çin ve İran nüfuzunu bloke etmek için Afganistan’da istikrarsızlığın oluşması kadar hizmet edecek bir şey yoktur.
2008 tarihli bir RAND Corporation raporu olan “Uzun Savaşın Geleceğinin Gelişimi” başlıklı rapor, ABD Ordusu Eğitim ve Doktrin Komutanlığı’na bağlı “Ordu Kapasitelerini Entegre Etme Merkezi”nin desteğiyle hazırlanmıştı.
Böylesi tek bir açıklamayla, Brookings Enstitüsü aslında Esad’ın kendi halkına karşı değil, IŞİD’e karşı mücadele verdiğini kabul etmiş oluyor. Çok net görülüyor ki, Brookings, siyasetçiler ve Batılı diğer stratejistler IŞİD’i ve onunla birlikte doğrudan askeri müdahaleyi, nihayetinde Suriye’yi yenmek ve tamamen ele geçirmek için kullanacakları son hamle için bir kaldıraç olarak görüyorlar.