Gadir-i Hum, İslam tarihinin en kilit önemdeki ve kader belirleyici noktalarından biridir ve en azından Şiî itikadına göre Resûlullah (s.a.a.) bununla İslam tarihinin geleceğini tayin etmiş ve içinde gündeme getirilen konuda İslam ümmetinden biat ve bağlılık sözü almıştır. Gadir-i Hum’u, Hz. Peygamber’in risalet döneminin Şia’ya kaynaklık eden en bariz hadisesi saymak mümkündür.
Buradaki iddiamı kanıtlamak için size sunabileceğim en basit denklem şu: son 70 yıl içinde Amerikalılar bu gezegende kullanılan her şeyin %25’ini tüketti. Gıda, petrol, bakır, kalay, ormanlar, demir cevheri, titanyum ve aklınıza gelebilecek metaları tükettik.
"Masasına uzandı. Bir kağıt parçası çıkardı. ‘Bunu bugün üst kattan – yani Savunma Bakanlığı’ndan – aldım’ dedi. Ardından şunu söyledi: ‘Bu, önümüzdeki beş yıl içinde yedi ülkeyi temizleyeceğimizi anlatan bir bilgi notu. Önce Irak, ardından Suriye, Lübnan, Libya, Somali, Sudan ve en sonunda İran.”
29 Mart 2016 günü, Rus hükümetinin finanse ettiği düşünce kuruluşu Rusya Uluslararası İşleri Konseyi (RIAC), kuruluşun genel müdürü Andrey Kortunov ile yapılmış bir röportajı yayınladı.
Suudi Arabistan destekli Körfez İşbirliği Konseyi'nin, Hizbullah'ı terör örgütü listesine almasının üzerinden henüz birkaç gün geçmeden, Mısır yönetimi de benzer bir girişimde bulundu.
Hizbullah’ın Lübnan’dan İsrail’e fırlattığı füzeler de, Hamas’ın Gazze Şeridi’nden fırlattığı füzeler de, ipleri tutan güç olan İran’dan geliyor. Açık olayım: İsrail’in baş düşmanı İran’dır. İran’ın dini lideri Ali Hameney, birkaç ay önce İsrail’in nasıl yok edileceğini anlattığı bir kitap bile yazdı: “İsrail füze fırlatılacak alanlarla kuşatılmalıdır”.
Güney Amerikalı (bir kısmı ABD’de eğitilmiş) faşist ölüm müfrezeleri, siyasi hareketleri ve partileri tümüyle tasfiye ediyor, fakat biz onların iktidarı yeniden ele geçirmesini engellemek için hoş ve temiz taktikler ve “demokratik araçlar” kullanmalıyız, öyle mi?