Yazının bahsettiği saldırıdan bir gün sonra Direniş güçleri ikinci bir operasyon gerçekleştirdi ve makalede öngörüldüğü üzere üslerin vurulmasını “Devrimci Grup” adlı daha önce duyulmamış bir yapı üstlendi. (15 Mart; Medya Şafak)
Acı ama, bir yüzyıl önce Osmanlı İmparatorluğu’nun çökmesinin ardından hayata geçirilen, Ortadoğu topraklarının yeniden paylaşımı süreci tekrar başladı. Bundan en fazla etkilenecek olanların Suriye ve Irak olacağına şüphe yok. Irak’ın parçalanması bir süredir öngörülüyordu ve bu olgu, çeşitli analistler tarafından titizlikle incelenmişti.
Selahaddin eyaletinden yer değiştirmiş bir Sünni olan Said Hassan, Al-Monitor sitesine “resmi olarak Kerbela şehrine yerleşmek istediğini” söyledi ve “Taksi şoförü olarak iş bile buldum ki, bunu kendi şehrimde hiçbir zaman yapamamıştım” dedi.
"Mezhep kartını oynayan ve Şii milisler diye adlandırdıkları gruplarla işbirliği yapmayı reddeden Sünni figürler şimdi Erbil, Dubai ve Amman’daki otellerde yaşarken, çocuklarımız ve kadınlarımız her gün, çöllerde kurulmuş çadırlarda can veriyor."
Saddam Hüseyin’in ortadan kaldırılmasıyla birlikte ABD, kasıtlı olmadan İran’ın nüfuz kemerinin Filistin’e kadar uzanan bir coğrafyaya kadar genişlemesine sebep oldu ve İsrail sömürgeci projesini korunmasız halde bıraktı. Eski başkan George W. Bush derhal, İran’ın müttefikleri Hizbullah, Suriye ve Hamas’ı etkisizleştirerek Direniş Ekseni’ni yok etme görevini üstlendi – ve başarısız oldu.
Bay Cuburi, IŞİD ilerlemesinin ardından Şii din adamlarının yaptığı silahlanma çağrısının, kendilerini “ailelerini, dinlerini ve topraklarını korumaya yönelttiğini” söyledi ve “Ben bir Sünni’yim, fakat etrafıma bakıyorum ve bu türden açıklamalar yapan Sünni din adamları veya liderler göremiyorum” şeklinde konuştu.
Foreign Policy'de yayınlanan analizin çevirisini sunuyoruz.