"Evet, Dost’u görmek hem hakikati hem güzelliği hem de iyiliği görmektir. Her şey nihayetinde O’na ulaşıyor. Burada akıl ile aşk bir olurlar."
Muhammed b. Ebî Bekir ile Muâviye b. Ebî Süfyân arasındaki mektuplaşmalar hakkında ise şöyle der: “İkisi arasında birtakım yazışmalar olmuştur. Ancak içlerinde avamın işitmeye tahammül edemediği şeyler barındırdığından bunlara değinmeyi hoş karşılamadık.” (Taberî, c. 4, s. 557) Acaba Taberî ve benzeri tarihçilerin Hz. Fâtıma’nın evine yapılan saldırının detaylarını zikretmelerini bekleyebilir miyiz?
Allah bir tecelliyi tamamlamıştır (kâmil kılmıştır), o tecellide tüm tecelliler münderiçtir (içkindir). Tüm tecellilerin münderiç olduğu o kâmil tecelli Hak Teâlâ’nın insandaki tecellisidir. Burada insan derken ‘‘insan-ı kâmil’’i kastediyorum.
Siz neyi görüyorsunuz, ışığın kendini mi yoksa ışığı yansıtan şeyleri mi? Bu masa ışığı yansıtan şeydir, ona ışık vurduğu için biz onu görüyoruz. Ancak ışığın kendisi bir yere düşmüyorsa yani bir yerden yansımıyorsa görülebilir mi? Işık boşlukta görülemez. “Mutlak ben” de böyledir. Siz kendi “ben”inizi göremezsniz, daima “inzimamî ben”inizi görürsünüz. Yani kendinizi daima bir hâl üzere görürsünüz.
İbn Teymiyye'nin sahâbenin ve tâbiûnun Ebû Bekir ve Ömer’i sevdiği yönündeki cümlesine gelince ileride birçok sahâbî ve tâbiûnun Ebû Bekir ve Ömer’e eleştirilerde bulunduğuna dair nakiller sunacağız. İmam Ali (a.s.) ile ilgili cümleye baktınız mı? Sahâbe içinden pek çok kişinin İmam Ali’ye buğzettiği yönündeki cümleye dikkat ediniz lütfen.
Hz. Nebiyy-i Ekrem’in (s.a.a.) bu yeryüzü âleminde dünyaya gelmesinden önce bir de semada viladeti söz konusudur. O bu dünya ve mülk âleminde Nebilerin ve Resûllerin sonuncusu ve Hâtem’i iken sema âleminde ilk yaratılan mahlûktur. Hz. Resûlullah “Ey Cabir! İlk yaratılan şey Peygamberinizin nurudur” buyurmaktadır.
"Şiîler diyorlar ki eğer yönetim Hz. Ali ve zürriyetinin elinde olsaydı kuşkusuz insanlar başlarının üstlerinden ve ayaklarının altlarından süt, bal, kudret helvası ve bıldırcın eti yerlerdi."