Devrim Muhafızlarını kurma projesinin yazılmasına katkıda bulunmak benim için bir onurdu. Projenin amacı, karşı devrimci darbe girişimleriyle yüzleşmek ve önder kadrosunu korumaktı.
Bu hareketlerin nihai hedefi, Direniş Cephesinin büyük bir basamağını ve İkinci Dünya Savaşı’nın galibi emperyalist güçler tarafından dayatılan politik mimariden bağımsızlığın modeli İran İslam Cumhuriyeti’ni zayıflatmak ve çökertmekti.
Ben Suriye’de şiddet olayları baş göstermeden iki yıl önce İngiltere’deydim. Üst düzey İngiliz görevlilerle buluştum, bana Suriye’de bir şey için hazırlandıklarını söylediler. Bu ABD’de değil İngiltere’de oldu. İngiltere, Suriye’yi istila etmek için silahlı adamlar eğitiyordu.
Brookings Enstitüsü, 2009 tarihli “Hangi yol İran’a gider? İran’a yönelik yeni bir Amerikan stratejisi için seçenekler” başlıklı raporunun tam bir bölümünü, İran hükümetinin devrilmesinin tertip edilmesine ayırmıştı.
2005 yılında Lübnan Cumhurbaşkanı Refik Hariri’ye düzenlenen suikast fitnesinin başarısızlığının ardından “İsrail” 2006 yılında savaşa girdi. Bu savaşta başarısız olan “İsrail”, yumuşak güce dönerek 2008 yılında Lübnan’da fitne projesini başlattı. Şer güçleri burada da başarısız olunca 2009 yılında fitne İran’a taşındı. Bir kez daha planları akim kaldı ve 2011 yılında Suriye’deki terör saldırıları başlatıldı.
WikiLeaks belgelerine göre Suriye’yi istikrarsızlaştırma ve bu şekilde oradaki hükümeti devirme komplosu, 2005 gibi erken bir tarihte hazırlandı (Craig Whitlock bunu Washington Post gazetesinde 17 Nisan 2011 tarihinde yayınlanan bir makalede açığa çıkarmıştı).
Belki de Hizbullah’a yöneltilen eleştirilerden en önemlisi, gerçek hacmini göstermeye çok fazla önem vermemesidir. Ama sahadaki gelişmeleri gerçekliğinden farklı bir şekilde kullanma pelinde olan düşman kampı da ileriki aşamada Hizbullah’ın Suriye ve Irak’ta tekfirci terörist gruplara karşı oynadığı rolün mahiyetini veya gerçekliğinin büyük bir bölümünü göstermek zorunda kalacak.