İran İslam Devrimi'nin 45. yıl dönümü dolayısıyla sitemizdeki konuyla ilgili bazı analizleri sizler için derledik....
Bu nedenle, Üçüncü Dünya Savaşı'nın ikinci bölümüyle karşı karşıyayız. Suriye bunun ilk bölümü idiyse, Ukrayna da ikinci bölümdür. İlk bölüm sona erdi - eğer uluslararası bağlamda konuşuyorsak – ve Rusya için açık bir zaferle bitti. Şimdi ikinci bölümdeyiz.
Rusya bunu fark edemezse, Rusların entelektüel olarak Batı kadar sıkışıp kaldıkları anlaşılır: Ukrayna'daki çatışma sadece Rusya nefretiyle ilgiliyse, o zaman aynı “Batılı kimlik politikaları dünya görüşüne” yenik düşmüşler, "ırk”ı, politik-ekonomik söylemlerinin temeli kılmışlar demektir. Sınıf savaşı, emperyalizm ve 1979'un [İslam Devrimi] “belki de sosyoekonomik politikalarımızda manevi ahlaka ihtiyacımız vardır?” merceğini göz ardı ediyorlar demektir. Bunların hepsi, 1917-1991 yılları arasında ortaya çıkan ve mevcut Rus liderliğinin reddettiği mercekler.
Bu ret, ilk bakışta, İsrailli “müttefikinin” Emirlik'teki mevkidaşına veya kendisini, bu sistemleri ve sırlarını koruma yeteneğine güvenmediği anlamına geliyor. Tel Aviv'in Abu Dabi'den sırlarını vermesini beklediği söylenemez; bu daha ziyade İsrail’in, kendi askeri sistemlerine el koyabilecek ve teknolojik sırlarını deşifre edebilecek bir üçüncü şahıs tarafından Emirlikler'in işgali olasılığını dışlamadığı anlamına geliyor.
Amerikan The New Yorker dergisinde Robin Wright tarafından yayınlanan bir makalede İran’ın balistik füze teknolojisinin gösterdiği hızlı gelişim ele alındı ve bunun ABD için ciddi bir tehdit oluşturduğu vurgulandı. Yazıda ayrıca şöyle deniyor:
Batı emperyalizminin başlıca hedefleri olan bu statüleri göz önüne alındığında, bu bölgelerdeki direniş güçlerinin birleşmesi çok mantıklıdır. Geçmişte de böyle ittifaklar kurma girişimleri yapılmıştı -örneğin devrimci Filistinli militanlar Küba'da Nikaragualı Sandinistlerle birlikte eğitildi ve Muammer Kaddafi'nin Libya'sı solcu Latin Amerika gerillalarını destekledi - ancak bu işbirliği tarihsel olarak sınırlıydı.
Siyasi pusulaları Suudi destekli "âlimler" tarafından belirlenen Selefi eğilimli Müslüman çevreler, Washington’un Uygur yemini yutmuş görünüyor. Pekin'in NATO'nun tuzağına düşmekten kaçınmasının tek yolu, Uygur Müslümanlarına karşı uyguladığı...