İşte Tûsî böyle bir ortamda kelâm ilmini zirveye taşımış ve ona felsefî bir hüviyet kazandırmıştır. Tûsî’nin yaptığı, işte buydu. Fahrüddîn Râzî ise tam tersine felsefeyi çökertmeye ve kelâm ilmini Eş‘arî bir renge büründürmeye çalışmıştır. Râzî de felsefe okumuştu, hatta Gazâlî de bir dönem felsefe üzerinde yoğunlaşmıştı. Ancak onlar bu okumalarını, çalışmalarını felsefeyi Eş‘arî bir kelâma döndürmek için yapmışlardı
“Bağımsızlık Bildirgesi, Amerikan kapitalist ulus devletinin gelişmesi bağlamında siyahilerin köleleştirilmesini ve yerli halkın soykırıma uğratılmasını zımnen meşrulaştırmıştır."
Öldürülmüş Iraklıların sayısının artık 1,5 milyon ile 3,4 milyon arasında bir rakamla ifade edileceğini söyleyebiliriz. Elde ettiğimiz bu istatistiksel aralığa bakıldığında bizim ilk tahminiz olan 2.38 milyon rakamının olması gereken yerde durduğunu göreceğiz.
CIA, 26 Temmuz 1947 yılından bu yana Arjantin’den Zaire’ye dünyanın her yerinde yüzlerce suikast, askeri darbe ve isyanda rol oynadı. “Özgürlük şampiyonluğuna” rağmen CIA’nin gerçek amacı doğası gereği her zaman emperyalizm olmuştur. İran’da petrol, Guatemala’da muz biçiminde olsa da ABD içişlerine karıştığı her ülkede maddi bir çıkar gözetmiştir.
Bu hareketlerin nihai hedefi, Direniş Cephesinin büyük bir basamağını ve İkinci Dünya Savaşı’nın galibi emperyalist güçler tarafından dayatılan politik mimariden bağımsızlığın modeli İran İslam Cumhuriyeti’ni zayıflatmak ve çökertmekti.
Günümüzün dramasında kötü çocuklar ABD-İsrail-Suudiler iken, karşılarındaki tek güvenilir barışçıl aktör İran’dır. 1930’lu yıllarda algılanan tehdit, Avrupa’ya musallat olan “komünizm hayaleti” idi, şimdi ise yegane anti-emperyalist Müslüman devlet olan İran’a indirgenmiş halde. O dönemde Sovyetler Birliği barış yanlısı olduğu halde, terörizm ve komünizm eşit görülürdü.
Filistin ve Lübnanlı direniş güçlerinin depolarında 220.000’den fazla roket bulunuyor ki bunların yarıdan fazlası Hizbullah’a ait. 2006’dan bu yana Hizbullah teşkilat olarak da büyüdü ve en ön saflarında savaştığı IŞİD cephelerinden çok önemli dersler edindi. Dahası Seyyid Hasan Nasrallah’ın geçtiğimiz Haziran ayında yaptığı bir konuşmada belirttiği gibi, yeni bir savaş çıkması durumunda mücadele belli bir noktaya ulaşırsa tüm bölgeden çok sayıda savaşçının Hizbullah saflarına katılacağı da bekleniyor.