Yani akıl adeta dile gelip şöyle diyor: “Ben sonsuzun bir anlamının olduğunu biliyor, onu anlıyorum. Ancak o benim kalıplarıma sığmaz ve benim tasavvur edebileceğim bir şey değildir." Bu neyin hükmüdür? Aklın. İşte bu, kendi sınırlarının bilincinde olmaktır.
Röportajda Cülani, Nusra Cephesi’nin “Fetih Ordusu”nu oluşturan örgütlerden bir örgüt olmadığını bilakis “herkesin bildiği üzere” Fetih Ordusu’na öncülük eden en önemli örgüt olduğunu söylüyor ki bu açıklama da gerçeği iyiden iyiye berraklaştırıyor.
Saddam Hüseyin’in ortadan kaldırılmasıyla birlikte ABD, kasıtlı olmadan İran’ın nüfuz kemerinin Filistin’e kadar uzanan bir coğrafyaya kadar genişlemesine sebep oldu ve İsrail sömürgeci projesini korunmasız halde bıraktı. Eski başkan George W. Bush derhal, İran’ın müttefikleri Hizbullah, Suriye ve Hamas’ı etkisizleştirerek Direniş Ekseni’ni yok etme görevini üstlendi – ve başarısız oldu.
Barack Obama en sonunda ''düşmanı'' Beşşar Esad'ın uzun bir süre beklediği o sihirli sözleri söyledi: ''Suriye'de zafer kazanabilecek ılımlı bir muhalefet yok.'' Suriye Cumhurbaşkanı, muhalefeti tanımlarken bundan daha ehemmiyetli bir cümle kurmazdı. Esad bekliyor. Kapısını kırmayı başaramayanların, aynı kapıyı yakın zamanda çalmalarını. Belki de çalmaya başlamışlardır.
Aşağıda yazarın, Suriye Ulusal Müzesi’nde Antik Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün (DGAM) bir çalışanıyla yaptığı röportajın çözümlemesi sunulmaktadır. Röportaj yapılan beyefendi, silahlı grupların gelip müzeleri yağmalamaya ve Dünya Kültürel Mirası kapsamındaki alanlarda yasadışı kazılara başladığı sırada Rakka vilayetinde çalışıyordu.
Ocak ortasından beri, Kaddafi tarafından kurulmuş, Cemahiriye adı verilen eski siyasi ve ekonomik sistemin çizgisinde kalan güçler, güneydeki pek çok şehrin ve kasabanın kontrolünü ele geçirdi. Başkent Trablus çevresinde de çatışmaların gerçekleştirildiği aktarılıyor. Buna göre milliyetçi kuvvetler, GUK rejiminin desteklediği milisler ve askeri güçlerle meydan muharebesine girişti. (Libya Herald, 20 Ocak)
Russia Today Arapça kanalı, vahşetin tanıklarından bazılarıyla konuşmayı başardı. Bunların çoğu kasabadan kaçarken akrabalarını ve arkadaşlarını arkalarında bıraktıkları için, güvenlik nedenlerinden ötürü haberde kimliklerinin belirtilmemesini istedi.