Nasîrüddîn Tûsî olmasaydı, Mollâ Sadrâ'lar var olamazdı. Bunu kesin olarak biliniz. Aynı şekilde o eğer Şerhu’l-İşârât’ı yazmasaydı ve Râzî’nin asılsız ve mesnetsiz iddialarını çürütmeseydi, bizler de şimdi Eş‘arîliğin girdabına ve karanlığına hapsolmuş olurduk. Ne yazık ki, şimdi bile az veya çok buna hapsolmuş bir vaziyetteyiz.
O tarihten bu yana İdlib iki kampa ev sahipliği yapıyor: Suudi destekli Tahrir eş-Şam ve Türkiye-Katar destekli Ahrar eş-Şam. Birincisi Selefi, ikincisi ise Müslüman Kardeşler köklerine sahiptir. Savaşçı toplama ve saha hâkimiyetinde birbirleriyle yarış içerisindeler.
Emperyalizm, Martin Luther King’in hayatının son döneminde tanımladığı üzere “ırkçılık, kapitalizm ve militarizmin üçlü şeytanı” tarafından güdülenmektedir. Lenin, emperyalizmi “kapitalizmin en yüksek aşaması” olarak tanımlamıştı. Emperyalizm kitle katliamını meşru gördüğünden ABD 2. Dünya Savaşı’ndan bu yana 20 milyon insan öldürmüştür. ABD halkı artık emperyalizme hayır demelidir.
Elizabeth Tsurkov, 14 Şubat 2018 tarihinde War On The Rocks sitesinde yayınlanan “İsrail’in Suriyeli isyancılarla derinleşen ilişkisi” başlıklı makalesinde, İsrail’in Suriye sınırındaki (gerçekte, Suriye’nin kendi topraklarındaki) teröristleri silahlandırma konusunda giderek daha aktif hale geldiğini ve bu silahların daha ileride ülke içinde de kullanılacağını açığa çıkardı.
Bütün bunların anlamı, Filistinlilerin bertaraf edilmesi ve İsraillilerin ödüllendirilmesi, önümüzdeki yıl içinde İran ile silahlı bir anlaşmazlık bekleyecek olmamız ve bunu takiben Rusya Gate sahnelenmeye devam ederken Moskova’ya karşı husumetin artmasıdır.
Eski Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’a ait sızdırılmış e-postalar ayrıca İsrail’in örtülü bir şekilde çatışmayı yaratmadaki rolünü ve Esad’ın devrilmesi planının uygulanmasına ABD ve diğer ülkelerin dâhil olmasının sağlanmasındaki açık rolünü ortaya çıkarıyor. Clinton tarafından danışmanı Jacob Sullivan’a iletilen bir e-posta, İsrail’in, Esad hükümetinin devrilmesi halinde İran’ın bölgedeki “tek müttefikini” kaybedeceği kanaatinde olduğunu söylüyor.
HSG, Ortadoğu’daki en büyük askeri ve sivil örgütlerden biri olarak düşünülebilir. Bu oluşum, Irak’taki en olası ve arzulanabilir siyasi güç merkezidir. HSG çok sayıda Sünni, Şii, Hıristiyan, Yezidi, Türkmen ve Kürt silahlı oluşumunu birleştirmekte, bu sebeple de iç anlaşmazlıklarına rağmen askeri ve siyasi meseleler için bir platform ve içeriden ya da dışarıdan gelen radikal selefi İslam tehdidine karşı güvence teşkil etmektedir.