The Cradle'a konuşan Lübnan'daki Direniş Ekseni'ne yakın kaynaklar, önümüzdeki iki haftanın, özellikle de İsrail'in Ramazan ayında askeri saldırılarını yoğunlaştırması ve Filistinlileri Refah'tan çıkarma planlarını ilerletmesi halinde, feci bir tırmanış potansiyeli taşıdığını söyledi.
Kudüs Gücü bunu Sudan ve Mısır üzerinden yapıyordu. Sina Çölü’nde kazılan yeraltı tünellerinden gizlice geçerek Gazze’ye ve Filistinlilere ulaştı. Bu süreç daha sonraki aşamalarda da devam etti ve 8 Gün Savaşı’nda (2012) dikkat çekici ölçüde hız kazandı.
Nasrallah’ın son röportajında, Hamas Lideri İsmail Heniye tarafından “Kudüs Şehidi” olarak tanımlanan General Kasım Süleymani’nin Rus Kornet füzelerinin Gazze Şeridi’ne sokulmasının arkasındaki kişi olduğunu ve Suriye yönetiminin Rusya ile ilişkilerini bozma ihtimaline rağmen, bu füzelerin parasını cebinden ödediğini ve Gazze’ye sokulmasına engel olmadığını ifşası...
Sandalyeye oturduğunda 20 yıldır basına röportaj vermediğini söyledi. Kabaca bir hesaplamayla kendisine Kudüs Ordusu komutanlığının tevdi edilmesinden bu yana… Fakat söyleşinin konusu bu kez Hacı Kasım’ın bize olumlu yanıt vermesine neden oluyor: 33 Gün Savaşı. Konu Hacı Rıdvan’a gelince yavaş yavaş sesinin rengi değişiyor...
Berşeva’yı 40 km menzilli Grad füzeleriyle vurduğumuzda dünya çok şaşırdı. Bundan dört yıl sonra, 2012’de direnişimiz İran İslam Cumhuriyeti’nin sağladığı Fecr füzelerini ve kendi üretimimiz füzeleri kullanarak Tel Aviv’i ilk kez vurmuş oldu. 2014’te Tel Aviv’i 170 füzeyle vurduk, bunlar arasında İran’ın sağladığı Fecr füzeleri de vardı.
“Füzelerimizin menzili geçmişte sadece 15 km idi. Fakat bugün Tel Aviv’e ve Tel Aviv’in ötesine ulaşabilecek durumdalar.” Daha basit bir ifadeyle Hayfa Limanı ve siyonist rejimin nükleer tesisleri bugünden sonra sadece Hizbullah ve İran’ın tehdidi altında değil, üçüncü bir taraf da var.
İran’ın bu plana cevabı, ileride Irak ve Suriye’yi de içerecek şekilde bir İran-Türkiye ortaklığıyla karşıt eksen oluşturmak olabilir. Pek çok İran medya kanalında son birkaç gündür özellikle bu ihtimal dillendiriliyor, özellikle de Türkiye’nin Katar’daki BAE, Suudi Arabistan ve Bahreyn sınırındaki askeri üssü göz önüne alındığında.