Keza İmam Ali de (a.s.), ‘Ben hiçbir şey görmedim ki kendisinden önce, kendisinden sonra ve kendisiyle birlikte Allah’ı görmemiş olayım!’ buyurmuştur.
İran’daki birçok din âlimi Sünnî idi ve bunlar arasında Buhârî, Müslim, Tirmizî, Nesâî ve hatta Hanefî mezhebinin kurucusu Ebû Hanîfe gibi isimler de bulunmaktaydı. Bu listeye Gazzâli, Cüveynî, Fahr-i Râzî, Zemahşerî ve Mevlânâ’yı da eklediğimizde şu gerçeğe ulaşmamız gerekecektir: Eğer İranlılar mezhep adı altında Araplardan intikam almayı amaçlasaydı, bunun Şiîlik vasıtasıyla değil; bilakis kural gereği diğer mezhepler (Sünnî) yoluyla gerçekleştirilmesi gerekirdi. Tüm bunlara ilaveten, Şiîliğin İran’daki müessisleri ve mübelliğleri çoğunlukla Araplardı.
O her şeyin burhanıdır, hiçbir şey O’nun burhanı değildir. Burhan aydınlatma demektir, Hakk’ı ne aydınlatabilir ki? Her şeyi aydınlatan Hak Teâlâ’dır. Işığı ne aydınlatabilir? Her şeyi aydınlatan ışıktır. Her şeyi aydınlatan ışığı ne aydınlatır? Hiçbir şey. Çünkü ışığın kendisi aydınlıktır.
Evet, vahdet (birlik) olmasa vahit (bir) de olamazdı; o halde vahit, vahdetle vahittir. Peki, vahdetin kendisi neyle vahdettir? Tabii ki kendisiyle. O halde her şey salt hakikatiyle haktır. Nasıl ki her şey vahdetle vahit ise her hak da Hak ile hakikattir. Peki, salt-mutlak Hak neyle Hak’tır? Tabii ki kendisiyle. O halde tüm hakikatler hakikatlerin hakikatine ulaşmaktadır.
Batılılar İbn Sînâ’yı okudular, Ortaçağ’da ve ilahiyat için okudular, oldukça da yararlandılar, bu iyi bir şey. Ama modern dönemdekilerin de okuması gerekir. Modern dünya bugün “artık bizim İbn Sînâ’ya ihtiyacımız yok, İbn Sînâ Ortaçağ’a ve ilahiyata ait bir şeydi, biz moderniz” diyebilir. Ancak bana göre modern dünyanın da İbn Sînâ’ya şiddetle ihtiyacı var.
Etan Kohlberg, çağdaş bir oryantalist ve Şiilik araştırmalarında aktif, Siyonist bir uzmandır. O, “Râfıza” terimi hakkında yazmış olduğu iki makalede, mezkûr terimin anlamını ve tarihsel arka planını açıklamayı amaçlamış; ilk Şiî ve Sünnî kaynaklardan yararlanarak, yüklendiği mânâları incelemiştir. Kohlberg, bu terimin başlangıçta olumsuz bir anlama sahip olduğu, ancak Şia İmamları tarafından müspet ve iftihar verici bir anlama dönüştürüldüğü konusunda ısrarcıdır.
Akıl kendini tanıdığı için diğer şeyleri de tanıyabiliyor. Akıl kendinin bilincinde olduğu için diğer şeylerin de bilincine varabiliyor. İzin verirseniz günümüzde hepimizin elinde olan bir şeyle örnek vereyim. Bilgisayar birçok şey bilir ancak bilgisayar kendisini tanımıyor. Bilgisayar kendisini tanımadığı için dünyayı da tanımıyor, siz bilgisayarla dünyayı tanıyorsunuz.