Akıl ile kalbin ilişkisi, vahdet ilişkisidir. Kalp, aklın zuhurudur. Akıl kalbe indiğinde, kalp duygu, sevgi, akıl gibi tüm insanî kuvvelerin merkezi olur. Tüm bu algısal kuvvelerin başında akıl gelir. Diğer duyu organlarının tüm verilerini, akıl kontrol altına alır. Bunların hepsinin toplamı kalbi oluşturur.
Bizler, nefsi ve idrâkleri mücerred (soyut) kabul eden kimseleriz. Mücerred, zaman ve mekânın ötesinde olan şeydir. Siz tarihteki olaylara geri döndüğünüzde, zamana geri dönmüş olmuyorsunuz. Tarihe geri dönen, sadece akıldır. Eğer bir insan âkil olmazsa, zamanın geçmiş olduğunu kavrayabilir mi? Geçmişi anlayabilen tek şey, düşüncedir.
Bunların Şiîliğin aklî açıklaması olduğunu söyleyebiliriz. Fârâbî’nin felsefesi, Şiîliğin aklî bir açılımıdır. Teşeyyü‘nün (Şiîlik) anlamı oldukça derindir. Bazılarının Şiîliği anlamaması da, öteden beri bu derinliği gereğince kavrayamamalarından ileri gelmektedir. Teşeyyü, bir hayli bâtınî ve derindir.
“Allah âlemde midir yoksa âlemin dışında ve ötesinde midir?” Hem âlemde hem de âlemin dışındadır” dersek, çelişki olmuş olur. Aslında bu soruya rahatlıkla cevap verilebilir: “Allah ne âlemdedir ne de âlemin dışındadır.” El-cevap: O, müteâlîdir (aşkındır). “Müteâlî” ne demektir? Dikkatinizi çekerim, “müteâl” olmak, bir şeyin dışında olmak demek değildir.
Önceki nebevî tecrübeler de bu garipsemeyi ortadan kaldırmak veya uzak görülen bir şeyi ispat etmek için Kur’ân-ı Kerim’de geçmektedir. İmam Mehdî’nin (a.f.) uzun ömrünün garipsenmesi ve Hz. Peygamber’in uyardığı azabın inişinin uzaması bu türdendir. İşte burada Kur’ân’daki Hz. Nûh (a.s.) kıssası devreye girmektedir. Yine İmam Ali’nin (a.s.) Hz. Peygamber’e göre menzilesi, imametin O’na ve nesline tahsisi bu kabildendir. Hz. Hârûn’un Hz. Mûsâ’ya (a.s.) nazaran konumunun Kur’ân’da geçmesi ve imametin Hârûn ve zürriyetine has kılınması...
Şiî mütekellimler Küçük Gaybet döneminde İmam Mehdî’nin varlığını ispat etmek için şu iki metodu kullanmışlardır. Biz burada Şia’nın kadim bilginlerinden üçünün bu konuyu dair nasıl istidlalde bulunduklarına örnek vereceğiz. Bu açıklamaları Şeyh Sadûk’un İkmâlü’d-Dîn adlı eserinden naklediyoruz.
Al-Monitor için haber yapan Yemenli gazeteci Mareb al-Ward, Çin'in Yemen büyükelçilerinin Ensarullah'ın temsilcileriyle düzenli olarak görüştüğünü ve Çinli görevlilerin örgütten 1962 devrimcilerinin halefi olarak bahsettiğini belirtti.