Velhasılıkelam, hakiki özgürlük ve bağımsızlık için meydan okuyuş olduğu yerde durmakta. 40 yıl önce Ortadoğu’nun dinamiklerini değiştirip yeni bir dünya düzeni sahnesini hazırlayan İslam Devrimi’nin, çağdaş tarih için bir dönüm noktası olduğundan şüphe etmek zordur.
Krallığı kınayan ABD, Suudi ailesini tekfirciler tarafından ateşlenen bombardımanlar ve savaşların arkasında olmakla suçluyor. Tüm bu yaşananlar akıllara tek bir soru getiriyor. Krallığın sonu mu yaklaşıyor? Amerika ve müttefikleri ise, Suud ailesinden kalacak devasa servete göz koymuş durumda bekliyor.
Halk Seferberlik Güçleri salt belli bir mezhep grubuyla sınırlı değildir. HSG’nin içinde 25 bin Sünni savaşçı var, buna Musul’dan kardeşlerimizi de ekleyelim. HSG içindeki toplam savaşçılaın yüzde 19’u Sünni Müslümanlardır. Musul’dan gelen savaşçılar da buna eklenince bu oran yüzde 26-27’ye yükselir.
Tel Aviv yönetiminin en acılı kâbusu ise, Hizbullah'ın işgal altındaki Golan Tepelerini geri alması korkusu. Buna göre, gelecek savaşta cephe Nakura'dan Lübnan sınırına kadar uzayabilir. Bölgede eskiye göre çok daha tecrübeli ve güçlü bir savaş sürdüreceği beklenen Hizbullah'ın yeni ortağı Suriye ordusu, 5 yıllık tecrübesi sayesinde birçok savaş metoduna hâkim olmuş deneyimli askerlere sahip.
Geride kalan beş yıl içinde, Suriye Devlet Başkanı Esad ve Suriye Arap Ordusu aleyhtarı propaganda, senaryosu yazılmış (OTPOR tarafından teşvik edilmiş “devrimde”) “barışçıl protestoculara ateş açılıyor” retoriğinden, “iç savaş” ve “ılımlı isyancılar” gibi bir diğer aldatıcı kelime dağarcığına kadar değişiklik arz etti.
Her türden vehametin orta yerinde, ezilen Müslümanlar için, hatta aslında bütün ezilenler için bir umut ışığı olarak duran bir ülke var: İslami İran. İslam Devleti, 38. yılına girdi.
2008 tarihli bir RAND Corporation raporu olan “Uzun Savaşın Geleceğinin Gelişimi” başlıklı rapor, ABD Ordusu Eğitim ve Doktrin Komutanlığı’na bağlı “Ordu Kapasitelerini Entegre Etme Merkezi”nin desteğiyle hazırlanmıştı.