Yahudi-Hıristiyan dünyası diye bir şey yok, bu mantıklı değil. Aksine İslam dünyası mevcuttur ve bu dünyada Gelenek (Tradisyon) hâlâ güçlüdür. Açıkça ortada ki Müslümanlar Yahudi-Hıristiyanlara değil, şeytani kültüre, Deccal’e karşı çıkıyorlar.
Suriye’nin 20 milyonluk nüfusunun içinden ne kadar insanın McCain’in cezalandırıcı yaptırımlardaki ısrarı sonucunda artık Suriye’de kanser tedavisi alamadığını yalnızca tahayyül edebiliriz. 2011’de Suriye’de çatışma başlamadan önce yurttaşlar, birinci sınıf en ileri kanser tedavisi de dâhil olmak üzere bedava sağlık hizmeti alabiliyordu.
Buradaki iddiamı kanıtlamak için size sunabileceğim en basit denklem şu: son 70 yıl içinde Amerikalılar bu gezegende kullanılan her şeyin %25’ini tüketti. Gıda, petrol, bakır, kalay, ormanlar, demir cevheri, titanyum ve aklınıza gelebilecek metaları tükettik.
Ancak, Ortadoğu’daki savaşlarda öldürülenlerin sayısı çok daha yüksek olabilir. Nisan ayında araştırmacı gazeteci Nafiz Ahmed, yalnızca Irak ve Afganistan savaşlarında ölenlerin değil, Irak’a uygulanan yaptırımların kurbanlarının da eklenmesi halinde gerçek ölü sayısının 4 milyon gibi yüksek bir sayı olabileceğini ortaya koydu.
Büyük petrolün Şii Müslümanlardan nefret eden fanatiklerle yanyana gelmesi manidardır. Sosyal adalet mesajı ve kapitalizm karşıtlığı ile Şii İslam, Wall Street’in düşmanıdır.
WikiLeaks size, Panama Belgeleri’nin Amerika Birleşik Devletleri, George Soros’un çeşitli STK’ları ve bir dizi Batılı gazeteci tarafından sunulduğunu söyledi. Bunun kanıtı bugün çürütülemez. Son birkaç on yılda sadece haberleri kontrol etmek için değil, aynı zamanda toplumun işlemesini sağlayan kanunları bile etkilemek üzere geniş bir ağ kurulmuştur. İşte, işlerin Yeni Dünya Düzeni dahilinde işleyişine karşı bir örnekteki ilk doküman.
13 yaşındaki Filistinli Ahmed Manasre’nin Doğu Kudüs’teki bir mahallede kaldırımda kan kaybından ölümünü gösteren video, “şok edici”, “rahatsız edici” ve “izlemesi acı verici” olarak tanımlandı. Acı içinde can çekişen çocuğu izleyen İsraillilerin taş yürekli sözlü sataşmaları ve tacizleri, “kalpsiz” ve “zalimce” şeklinde betimlendi – ki gerçekten de öyle.