"Olmanın" için 132 adet haber bulundu

İbrahimî Dinânî: Feyz-i Kâşânî Söyleşileri (21): Ramazan Bayramına Niçin Fıtır Bayramı Denmiştir?

İbrahimî Dinânî: Feyz-i Kâşânî Söyleşileri (21): Ramazan Bayramına Niçin Fıtır Bayramı Denmiştir?

İnsanın fıtratı demek olan “akl”ın bir kapasitesi vardır. Aklın aslı ve özü, melekût âlemindedir. Melekût âlemdeki ilâhî akıl, hiçbir zaman hiçbir şeyle kirlenmez. Keza melekler âlemi de bu şekildedir. O akıl bu zaman, mekân ve tabiat âlemine indiğinde zamanın, mekânın, şehvetlerin ve heveslerin hüküm sürdüğü bir âlemi tecrübe etmiş ve doğal olarak bunlarla karışmış olur.

İbrahimî Dinânî: Feyz-i Kâşânî Söyleşileri (8): Allah’ın rahmeti ilminin tezahürüdür / Sırrın sırrı

İbrahimî Dinânî: Feyz-i Kâşânî Söyleşileri (8): Allah’ın rahmeti ilminin tezahürüdür / Sırrın sırrı

Bu ifadeyle o, “Kuluna vahyedeceğini vahyetti” âyetine işaret ediyor. Ancak âyet, Peygamber’e (s.a.a) neyin vahyedildiğini bildirmiyor. Bu vahyedilenler, bize söylenmek istenmeyen şeyler… Bunlar, âşık ile maşûk arasındaki mahrem sırlar... Burada sizin ve benim bilmediğimiz şeyler var.

İbrahimî Dinânî: Feyz-i Kâşânî Söyleşileri (7): Cedel ve Münâzara Âdâbı, En Güzel Şekilde Mücadele Etmek (Cedel-i Ahsen)

İbrahimî Dinânî: Feyz-i Kâşânî Söyleşileri (7): Cedel ve Münâzara Âdâbı, En Güzel Şekilde Mücadele Etmek (Cedel-i Ahsen)

Örneğin göz, kulak münfail olurlar (etkilenirler). Ancak buradaki büyük dilemma şudur: İdrak, infial (etkilenme) değil, fiildir. Fiil olmadıkça, idrak de oluşmaz. İnfial esasında idrak değildir. İdrakin kendi zâtı, fiildir. Bu fiil de nefs-i natıkaya aittir. Nefs ile beden arasındaki fark, burada ortaya çıkmaktadır.

İbrahimî Dinânî: Feyz-i Kâşânî Söyleşileri (6): Allah’ın bizimle oluşu ne demektir? Vahdet-i Vücûd / Zaman, Mekân, An ve Sonsuzluk

İbrahimî Dinânî: Feyz-i Kâşânî Söyleşileri (6): Allah’ın bizimle oluşu ne demektir? Vahdet-i Vücûd / Zaman, Mekân, An ve Sonsuzluk

Bu birliktelik, “O olmadığı takdirde, diğer varlıklar da olmayacaktır” anlamına gelir. Konuyu bir örnekle zenginleştirmek mümkündür: Güneş ve ışınları bir aradadırlar, öyle değil mi? Peki, bunlar arasında bir eşitlik ilişkisi mi söz konusudur? Hayır. Güneş hal diliyle, ışınlarına, “Eğer ben bir ân olmasam, siz de olmazsınız” demekte. Işınların Güneş’e olan bağlılığı, bağlığın (taalluk) ta kendisidir.

İbrahimî Dinânî: Nasîrüddîn Tûsî Söyleşileri (11): Tûsî’ye Göre Nazarî (Teorik) Hikmet

İbrahimî Dinânî: Nasîrüddîn Tûsî Söyleşileri (11): Tûsî’ye Göre Nazarî (Teorik) Hikmet

Ben”imiz, kendi zihnimize sığar mı, sığmaz mı? Zihnimiz, deyim yerindeyse, bizden (=ben’imizden) bir kokudur sadece. O ben’imizin şuûnundan bir şa’ndır. Bu durumda bütün bu şuûn (varlığımız, vücûdî boyutumuz), tek bir şa’na (zihin) nasıl sığabilir?

İbrahimî Dinânî: Nasîrüddîn Tûsî Söyleşileri (10): “Âbid”, “Zâhid” ve “Ârif” kavramlarının anlamı

İbrahimî Dinânî: Nasîrüddîn Tûsî Söyleşileri (10): “Âbid”, “Zâhid” ve “Ârif” kavramlarının anlamı

Düşüncenin kendisi dahi Rabbânî bir aydınlanmadır, Hakk’ın katından gelir. Ne yazık ki onu bozup, doğasından saptıran bizleriz… Maddeden fikir türemez ki! Fikir maddenin (hacim, hareket, ısı,…) bir mahsulü değildir; en büyük yanlışlardan birisi de budur ne yazık ki… Düşüncenin tek bir kaynağı vardır, o da melekûttur.

İbrahimî Dinânî: Nasîrüddîn Tûsî Söyleşileri (9): Zihin kalbin zuhurudur / Şuhûd, vehim ve hayal değil aklın görmesidir

İbrahimî Dinânî: Nasîrüddîn Tûsî Söyleşileri (9): Zihin kalbin zuhurudur / Şuhûd, vehim ve hayal değil aklın görmesidir

Yani akıl adeta dile gelip şöyle diyor: “Ben sonsuzun bir anlamının olduğunu biliyor, onu anlıyorum. Ancak o benim kalıplarıma sığmaz ve benim tasavvur edebileceğim bir şey değildir." Bu neyin hükmüdür? Aklın. İşte bu, kendi sınırlarının bilincinde olmaktır.