Hamas'ın Lübnan temsilcisi Ahmed Abdülhadi şu önemli bilgiyi vermişti: "Tünel fikri iki kişiden geldi. Birincisi şehit komutan İmad Muğniye, ikincisi ise Hacı Kasım Süleymani. General Süleymani Gazze'ye birden fazla kez gitti ve en başından beri Gazze'nin savunma stratejisinin geliştirilmesinde yer aldı."
Ahmet el-Kâtib’in veya diğer Ehl-i Sünnet ulemasının inkârları onlara zarar vermez. Nitekim İsrâiloğullarının büyük çoğunluğunun Hz. İsa’nın mucizevi doğumunu inkâr etmeleri de O’na (a.s.) zarar vermemiştir. Şöyle ki küçük bir fırkaları hariç -bu fırka da Hz. Zekeriyya ve Hz. Yahya (a.s.) bağlılarından oluşmaktaydı- Yahudiler, Hz. İsa Mesih’in mucizevi doğumunu inkâr etmiştiler ve günümüze kadar da Mesih beklentilerini sürdürmüşlerdir.
"Buhârî ez-Zührî’den; o Urve’den; o da Aişe’den şöyle haber verdi: Fâtıma (a.s.) Ebû Bekr’e karşı öfkelenmiş, ona darılmış ve vefat edinceye kadar onunla konuşmamıştır… Eşi Ali O’nu geceleyin defnetmiş, bunu Ebû Bekir’e bildirmemiş ve cenaze namazını kılmalarına da izin vermemiştir.”
"Kudüs Gücü Komutanı Şehid Süleymani ile merhum Dr. Şallah, Fecr-5 füzelerinin Tel Aviv’i ilk kez vurduğu 2012 yılındaki Gazze saldırısı misillemesinden bu yana ortak komuta odasında Direnişi birlikte yönetiyorlardı. Dr. Şallah Tel Aviv’i füzelerle vurma kararını Hac Kasım ile istişare ederek almıştı."
2012'nin sonunda Arap ülkelerinden büyük bir heyet bizi ziyarete gelerek Tel Aviv'i vurduğumuz için bizi tebrik ettiler. Onlara ‘Tel Aviv'i bize verdiğiniz kuponlarınızla vurmadık. Bize okul çantaları, kalem, silgi, defter ve kutularca geometri aletleri gönderiyorsunuz. Bize pilav ve etli yemek sepetleri de gönderiyorsunuz tamam ama bizim meselemiz bu değil!’ dedik.”
Oradaki dil, ses ve kelime dili değil, varlığın diliydi. Varlığın dili vardır, dil zaten varlığa aittir. Varlık olmasa dil de olmazdı, dil varlığın mazharıdır. Bizim ariflerimiz ve hekimlerimiz yıllar önce bu noktaya ulaşmıştı; Martin Heidegger bunu yeni söylüyor.
İnsan bu başlangıç ve sonu kendinde barındıran bir varlıktır. Belki de insan için bir başlangıç ve son tasavvur etmek de mümkün değildir. Bu tasavvur ne kadar doğrudur veya yanlıştır, bu ayrı bir konu ama Muhyiddin Arabî’nin “insan ezelî bir hadis [sonradan olan] varlıktır” diye bir ifadesi var.