"Buhârî ez-Zührî’den; o Urve’den; o da Aişe’den şöyle haber verdi: Fâtıma (a.s.) Ebû Bekr’e karşı öfkelenmiş, ona darılmış ve vefat edinceye kadar onunla konuşmamıştır… Eşi Ali O’nu geceleyin defnetmiş, bunu Ebû Bekir’e bildirmemiş ve cenaze namazını kılmalarına da izin vermemiştir.”
Ehl-i Beyt Okulunun bilginleri şöyle derler: Râvî İmâmiyye mezhebine mensup ve adil bir kişiyse bu rivayet sahih olarak kabul edilir. Ancak hadisi bize aktaran şahıs İmâmiyye mezhebine mensup değil ancak doğru sözlü birisiyse onun rivayetine güvenilir. Bu tür rivayetlere Ehl-i Beyt mezhebinde ‘‘muvassak hadis’’ denir.
Birileri “Zaten Ehl-i Sünnet de sahâbenin masum olduğu nazariyesini benimsemiyor ki! Dolayısıyla bunda herhangi bir sakınca yoktur” diyebilir. Ama anlamadığımız ve cevap istediğimiz nokta şudur: Onların birçoğu yanılgıya düştüğüne göre anlayışları nasıl bizim için kanıt olabiliyor?
Gadir-i Hum, İslam tarihinin en kilit önemdeki ve kader belirleyici noktalarından biridir ve en azından Şiî itikadına göre Resûlullah (s.a.a.) bununla İslam tarihinin geleceğini tayin etmiş ve içinde gündeme getirilen konuda İslam ümmetinden biat ve bağlılık sözü almıştır. Gadir-i Hum’u, Hz. Peygamber’in risalet döneminin Şia’ya kaynaklık eden en bariz hadisesi saymak mümkündür.
İbnü’l-Cevzî şöyle diyor: Ulema Resûlullah’ın ümmet için yazmak istediği şeyler hakkında ikiye ayrılmıştır. İlk görüşe göre bunlar kendisinden sonra kimin halife olacağına dairdir. İkinci görüşe göreyse ümmetin arasında ihtilâfları ortadan kaldıracak hükümleri yazdırmak istemiştir. Ancak ilki daha kuvvetlidir.
Gadir-i Hum konusu hakkında dillendirilen temel sorulardan biri şudur: Gadir hadisesi ile Sakife toplantısı arasında iki aydan biraz fazla bir süre geçmiş olmasına rağmen toplumda ne tür dönüşümler yaşandı ki Hz. Peygamber (s.a.a.) Üsâme ordusuna sefer emri vermek ve kâğıt ve divit meselesini ikinci kez öne çıkarmak zorunda kaldı? Bu dönemde hangi gruplar faaldiler?
Diğer İslam mezhepleri Şia’nın Gadir Hadisi hakkındaki görüşleri aleyhinde bazı deliller sunarak bu rivayetin Emirülmümin İmam Ali’nin (a.s.) Hz. Peygamber’den sonraki kesintisiz hilafetine kanıt olamayacağına inanmıştır. Biz burada onların bu görüşlerini 11 başlık altında inceleyeceğiz.