Dünya kapitalist krizinin daha önceki dönemlerinde hegemonik düzenin çöküşüne siyasi istikrarsızlık, yoğun sınıfsal ve toplumsal mücadeleler, savaşlar ve yerleşik uluslararası sistemdeki kırılmalar damgasını vurmuştu. İkinci Dünya Savaşı'nın başlangıcının 1936-39 İspanya İç Savaşı ve onun sonucu olan faşist diktatörlük olduğunu hatırlayalım. Filistin'de tehlikede olan küresel geleceğimizdir.
1967'deki Arap-İsrail savaşından sonra Sudan, sekiz Arap ülkesinin “Üç Hayır” kararını kabul ettiği önemli bir Arap Birliği konferansına ev sahipliği yapmıştı: “İsrail ile barışa hayır, İsrail'in tanınmasına hayır ve İsrail ile müzakerelere hayır!” Sudan, bir zamanlar Arap dünyasında İsrail rejiminin en büyük hasımlarından biriydi
Bu nedenle hükümet ve ordunun, Hizbullah karşısında işgal altındaki toprakların güvenliğini korumadaki zayıflığı, tersine göçü hızlandıracaktır. İstatistiklere göre İsraillilerin yüzde 90'ı işgal altındaki topraklardan göç etmeyi düşünüyor.
Reuters, Esad'ın kardeşi Mahir liderliğindeki Suriye müzakere ekibinin Suudileri Suriye'de hâlâ aktif olan köktenci milislere sağlanan fonları kesmeye çağırdığını bildirdi. Öte yandan Riyad, Şam'dan, Suriye iç savaşında köktenci gruplar saflarında savaştıkları için yıllardır Suriye hapishanelerinde bulunan Suudilerin davasını kapatmasını da istemiş.
IŞİD'in yenilgisine yol açan askeri operasyonun hikâyesi, Süleymani ile Hizbullah Genel Sekreteri Hassan Nasrallah'ın Beyrut'ta yaptığı görüşmeyle başladı. Nasrallah, Hizbullah'ın Suriye ve Lübnan'da konuşlanmış bir grup saha subayını Şam'daki bir toplantıya çağırma kararı aldı.
Nahale, düşmanın, İran'ın İsrail'e karşı savaşında Filistinlileri "ucuz asker" olarak kullandığını iddia ederek dünyayı "kandırmaya" çalıştığını söyledi ve "bunun yanlış bir anlatı" olduğunun altını çizdi.
"Dünya tarihinin son savaşında üçüncü bir taraf; ılımlı, ara kamp yoktur. Kaçış yok! Işığın ideolojisinin yanında savaşmıyorsanız, Karanlığın ordusunun askerisiniz demektir! Ahir Zaman’ın tunç yasası budur!"