Ahmet el-Kâtib’in veya diğer Ehl-i Sünnet ulemasının inkârları onlara zarar vermez. Nitekim İsrâiloğullarının büyük çoğunluğunun Hz. İsa’nın mucizevi doğumunu inkâr etmeleri de O’na (a.s.) zarar vermemiştir. Şöyle ki küçük bir fırkaları hariç -bu fırka da Hz. Zekeriyya ve Hz. Yahya (a.s.) bağlılarından oluşmaktaydı- Yahudiler, Hz. İsa Mesih’in mucizevi doğumunu inkâr etmiştiler ve günümüze kadar da Mesih beklentilerini sürdürmüşlerdir.
İmam Zeynelâbidîn (a.s.), ezana “hayye alâ hayri’l-amel” cümlesini ekledi, kendisine bunun sebebi sorulduğunda “Ezan başta böyleydi!” (huve ezânu’l-evvel) buyurdu. (İbn Ebî Şeybe, el-Musannef, 1, 215)
Muğîre b. Şu’be’nin Emevî ailesine en üst düzeyde bağlı olduğunu ve onları başkalarına karşı candan desteklediğini biliyoruz. Ebû Lülü’nün Muğîre b. Şu’be’nin hizmetkârı olduğunu ve Muğîre’nin adına çalıştığı bir Emevî teşkilatın bulunduğunu da biliyoruz... Yazar, Mekke’nin fethinden sonra “tulekâ”nın oluşturduğu gizli bir teşkilatın varlığına dair kanıtlar zikretmektedir.
Örneğin, süper yat Serene’yi Rus bir votka kodamanından 429 milyon avroya (500 milyon dolar - gerçek fiyatın iki katı) ve Fransa'da Versailles yakınlarındaki 14. Louis Şatosu’nu 300 milyon dolara satın aldı. Leonardo da Vinci’nin tablosu Salvator Mundi'ye 450 milyon dolar verdi.
"Şiîler diyorlar ki eğer yönetim Hz. Ali ve zürriyetinin elinde olsaydı kuşkusuz insanlar başlarının üstlerinden ve ayaklarının altlarından süt, bal, kudret helvası ve bıldırcın eti yerlerdi."
Çünkü hadis “يضرب رقابكم على الدين / din üzere boyunlarınızı vuracak” şeklindedir. Sizler ise birinci, ikinci ve üçüncü halifenin her şeyi din için yaptıklarını söylüyorsunuz. Madem öyle Hz. Resûlullah (s.a.a.) neden bunu onaylamıyor da onların sorularına ‘‘hayır’’, ‘‘hayır’’, ‘‘hayır’’ cevabını veriyor?
Hz. Resûlullah (s.a.a.) kendisinden sonra bu işi yerine getirecek kimsenin onlar arasında yer aldığı müjdesini haber veriyor. Çünkü “كما قوتلتم / Sizinle savaşıldığı gibi” buyurmaktadır. Yani Kur’ân’ın kendisi, tenzili üzere Resûlullah (s.a.a.) onlarla kendi hayatında savaşmıştır, tevil üzere savaş ise O’nun vefatından sonra olacaktır.