İnsanın fıtratı demek olan “akl”ın bir kapasitesi vardır. Aklın aslı ve özü, melekût âlemindedir. Melekût âlemdeki ilâhî akıl, hiçbir zaman hiçbir şeyle kirlenmez. Keza melekler âlemi de bu şekildedir. O akıl bu zaman, mekân ve tabiat âlemine indiğinde zamanın, mekânın, şehvetlerin ve heveslerin hüküm sürdüğü bir âlemi tecrübe etmiş ve doğal olarak bunlarla karışmış olur.
Yer, gök, felek, melek akıldan üstün değildir. Bunların hepsi aklın egemenliği altında idare edilirler. Akıl âlemden meydana gelmez, akıl âlemi idare eder. İdare eden, idare edilenin üstündedir. Kimileri önce âlemin var olduğunu daha sonra tekâmül ederek aklın ortaya çıktığını düşünüyor. Bu, ilgisiz bir sözdür; tam tersine âlem akıl esasına göre meydana gelmiştir. Bu âlemin idaresi akıl, ilim ve bilinç esasına göredir.
Han'ın, ABD'nin ve göreve başladığından beri kendisini bir kez bile aramamış olan Başkan Biden'ın gözündeki günahları çok: yolsuzlukla mücadele; ABD'nin Afganistan işgaline karşı Taliban direnişini desteklemek; Çin ile ilişkilerin güçlendirilmesi; Rusya'nın Ukrayna'yı işgalini kınamayı reddetmek; İsrail ile ilişkileri normalleştirmek için yapılan muazzam baskılara direnmek; İran ve müttefikleriyle ilişkileri geliştirmek; Suudi-BAE koalisyonu bayrağı altında Yemen'e asker göndermeyi reddetmek ve Filistin davasını sesli olarak desteklemek.
Bunların tümü kalbin mertebeleridir. İnsan paramparça değildir. İnsan bir attar dükkânı gibi değildir ki her bir kutuyu açtığında farklı bir şey bulasın. Bunların hepsi aynı şeydir. Kalp, akıl, müşterek his, bunların tümü “nefs-i nâtıka” ile ilgili şeylerdir. İnsanın “nefs-i nâtıka”sı tek bir şeydir; onlar birer mertebedir.
Eğer yeni felsefeye bakacak olursak, yeni felsefenin en önemli alanlarından biri, dil tahlili felsefesidir (analitik dil felsefesi). Buna analitik felsefe diyorlar. Bunlar mana ile lafız arasındaki ilişkiyi açıklamaya çalışırlar ve bu ilişkiyi kurmak çok zordur. Yani acaba lafızdan mı manaya gitsinler, yoksa manadan mı lafza gelsinler?
İkisi de suda şehid olmuştular ve su bedenlerini aynı noktaya getirmişti. Çok şaşırtıcı bir durumdu. Hüseyin'e “Bunu nasıl bildin?” diye sordum. Bana, “Önceki gece rüyamda Ekber Musayipur’u gördüm, bana esir alınmadıklarını ve şehid edildiklerini söyledi” dedi. “Yarın bu saatte döneceğim ve Sadıki de ertesi gün dönecek ” dedi diye de devam etti.
Habersiz olduğumuz son konu, yakın zamanda Hizbullah’ın askeri medyasında yayımlanan ve “Görev tamamlandı” diyen videoda ortaya çıktı. Burada hassas güdümlü füzelere atıfta bulunulmadığı açıktır, zira Seyyid Hasan Nasrallah zaten kamuoyuna açıkça “Evet, işgal altındaki Filistin'de herhangi bir İsrail askeri tesisini vuracak kadar hassas güdümlü füzelere sahibiz” demişti.