İnsan kendini kavramla, tasvirle, tahayyülle hatta taakkul (akletme) yoluyla bilemez. İnsan felsefî ve matematikle ilgili kavramları, taakkul ile anlayabilir. Bazı şeyleri tahayyül, bazı şeyleri de duyularla anlayabiliriz. Ne duyusal ne muhayyel olan ve akletme ile de kavranamayan tek şey “ben”in kendisidir.
Biz yokluğa dair bir anlayışa sahibiz, yokluğun ne demek olduğunu biliriz. Biliriz ki yokluk olmayan, var olmayan şeydir. Bunu biliriz ancak yokluk mevcut değildir. Gerçekliği yoktur, yokluk nerededir? Yokluğun bulunduğu bir yer yoktur ki… Fakat benim ona dair bir tasavvurum var. (kendisine değil, kavramına; haz.)
Hâlbuki bu mesele zamanla ilgili değildir. “Kuntu” şu anda da böyledir, gelecekte de böyledir. Yani “ben bir zamanlar gizliydim” demek değildir. Allah, Zât Makamında şu anda da gizlidir. Gelecekte de gizli olacaktır.
Eğer biz bu anlamı bilmezsek bu sözü küfre sebep olan, hatta açıkça küfür olan bir söz olarak görürüz. Fakat onun bundan kastettiğini dikkate alırsak bunun küfür olmadığı gibi tevhidin ta kendisi olduğunu anlarız. Yani ezeli, ebedi, mutlak, hiçbir kaydı ve şartı olmayan, yokluğu ve faniliği olmayan varlık (vücud) sadece Hak Tebarek ve Teâlâ’dır. Diğer her varlık (mevcud) da Hak Tebarek ve Teâlâ’nın varlığı (vücud) sayesinde anlam kazanıyor.
Peygamber, bizim gibi bir insandır. “Ene beşerun mislikum” (ben de sizin gibi bir insanım) diyor. Yolda yürüyor, yiyor, içiyor vs. ancak Peygamber’in bâtını varlığın tümel aklıdır. O’nun bu makamını tanımayan aslında O’nu tanımamıştır.
Her şey zihinde olduğuna göre Sadru’l-Muteelihin, şuna inanır: Varlığın hakikati zihinle kavranamaz. Varlık kavramını anlayabiliriz. Varlık kavramını herkes anlar; ama varlık kavramı varlığın kendisi midir? Peki, o halde varlığın kendisine nasıl ulaşabiliriz? Ancak zihnimizi aşarsak.
Kıyısı olmayan denize benzetiyor. Kıyı o kalıplardır. Öyle bir yere varıyor ki orada kalıplar bitmiştir. Büyük ariflerin bahsettiği şuhûd işte budur, yoksa ben cin ve peri gördüm demiyorlar. Akıl, adım adım ilerliyor ve kalıpların bittiği bir yere varıyor, ama bunu yapan da yine akıldır.