Hegel gibi bazı filozoflar tarihsel akıl diye bir kavramı ortaya attılar. Onlara göre tarih zamanın dönüp duran çarklarıdır. Her asır kendi aklını yaratır. Yani XX. yüzyılın aklı ile XIX. yüzyılın aklı arasında bir fark vardır. Modern akıl Orta Çağ aklından farklıdır vd. Ben bu kimselerin söylediğinin aksine bir şey söyleyeceğim: Bana göre akıl tarihe teslim olmuş değildir; tam tersine tarih aklîdir.
Önceki programlarda İbn Teymiyye’den ve öğrencisi ve mukallidi Muhammed b. Abdulvehhab’dan, Allah Resûlünün lanetlediği Mervan ve soyunu ululayan, onları İslam’ın izzeti ve gücü, 12 halifenin birer ferdi olarak niteleyen pasajlar okumuştuk. Bunlara göre Mervan ve soyu, İsmail’in (a.s.) müjdelediği kimselerdir.
Resûlullah (s.a.a.) O’na şöyle dedi: ‘‘Sen, benim yanımda Musa nezdinde Harun’un sahip olduğu bir konuma sahip olmaya razı olmaz mısın? Şu var ki sen bir peygamber değilsin. Ama ben mutlaka gideceğim ve sen de benim halifem olacaksın." (Ahmed b. Hanbel; Müsned)
Ehl-i Beyt Okulunun bilginleri şöyle derler: Râvî İmâmiyye mezhebine mensup ve adil bir kişiyse bu rivayet sahih olarak kabul edilir. Ancak hadisi bize aktaran şahıs İmâmiyye mezhebine mensup değil ancak doğru sözlü birisiyse onun rivayetine güvenilir. Bu tür rivayetlere Ehl-i Beyt mezhebinde ‘‘muvassak hadis’’ denir.
Bundan dolayıdır ki İbn Kesir’in döneminden günümüze dek âlimleri, Hz. Ali’nin hiçbir şekilde sahâbenin geriye kalanından ayırt edilmemesi ve meziyet sahibi olmaması gerektiğinde ısrar etmişlerdir. Onlar ‘‘Ya İmam Ali’yi diğer sahâbîler ile eşit tutacağız ya da O’nu daha alt konuma yerleştireceğiz’’ derler.
Bu diyalektik düşünce Mevlâna’da oldukça fazladır. Mevlâna’nın tüm eserleri, Mesnevi’nin tamamı ilahî diyalektik düşünceye dayalıdır. Hegel de bir yerde kendi diyalektik düşüncesini -ki felsefesi buna dayalıdır- Celâleddîn-i Rûmî’den aldığını itiraf etmiştir.
Allâme Albanî Fetâvâ adlı eserinde şöyle der: Çoğunluğun tercih unsuru olduğuna dair sabit bir veri yoktur. Çoğunluğun yanılgı içerisinde olabileceği ve azınlığın haklı olabileceği bir mesele mümkündür. Nitekim İbn Mesud “Tek kişi olsa dahi hak cemaatle birliktedir” demektedir.