Pasajdan anlaşıldığına göre ekseriyet haklılığın ölçütü değildir. Kimileri Şia İslam dünyasının %10’unu oluşturmaktadır, demektedirler. Hadi Şiîlerin İslam dünyasının onda birini oluşturduğunu kabul edelim. Hattâ %2’nin, %98’e muhalif olduğunu kabul edelim. Bu vaziyet, muhalefet olduğu için icmâ gerçekleşmemiş demektir. Bu görüş bana değil Allâme Albanî’ye aittir.
Necef-Kerbela yürüyüşü diğer yürüyüşlere benzemiyor. Bazılarınca Cennete giden otoban olarak tanımlanıyor bu yol. Başkalarına göre de Kıyamet Günündeki nihai toplanmanın kostümlü provasına benziyor. Benzersiz bir tecrübe! Pek çoğu yalınayak olan tahmini 20-30 milyon ziyaretçi İmam Ali’nin şehri Necef’ten İmam Hüseyin’in şehri Kerbela’ya, 80 km boyunca yürüyor.
İbn Teymiyye, sonrasında da şu ilginç iddiada bulunur: Şiiler serdab başında İmam-ı Zaman’ın buradan çıktıktan sonra binmesi için bir katır ya da atı ve bir de kılıcı hazır bekletirler.
Radikal Selefilik ve Cihadçılığı ekip büyüterek meyvelerini devşirmek için kaynak harcayan aynı Batılı güçler şu sıralarda çok özenle korunan seralarında genetiği ile oynanmış Sufilik yetiştiriyorlar.
Bu hareketlerin nihai hedefi, Direniş Cephesinin büyük bir basamağını ve İkinci Dünya Savaşı’nın galibi emperyalist güçler tarafından dayatılan politik mimariden bağımsızlığın modeli İran İslam Cumhuriyeti’ni zayıflatmak ve çökertmekti.
Kimi Vehhabî müellifler, mevcut koşulları fırsata çevirerek ilahî kitabın azametine halel getirecek birtakım görüşler ileri sürmüşler, Ehl-i Beyt Mektebi’nin, Şia’nın Kur’ân’ın tahrif edildiğine inandığını iddia etmişlerdir. Bu makalede, Şiî ulemanın görüşleri çerçevesinde Vehhabîlerin bu iddiası çürütülmeye çalışılacaktır.
Çıkarılacak bir ders, İsrail’in en fazla birkaç ay boyunca bir savaş yürütebileceğidir. Biladüşşam’da son 30 yıldır savaşçı bir nesil ve sınıf yetişti ve özellikle son yedi yılda gelişen nesil, hiç öngörülmemiş bir şekilde, İsrail-ABD-Suudi üçlüsüne karşı uzatmalı bir yıpratma savaşı, yavaş bir imha savaşı vermeye hazır bir şekilde askerileşti.