Bu anlaşma [ironik] bir şekilde, ABD'nin Batı Asya’daki en büyük rakibi ile en büyük müttefiki arasında, Washington’un müdahalesi olmadan, ABD’nin en büyük küresel rakibi Çin üzerinden gerçekleşti.
Ana akım tarafından reddedilen ve az bilinen bir iktisat teorisi, Washington’un finansal pazarlar üzerindeki sıkı kontrolünün en azından kısmen, bütün petrol ihracatlarının ABD doları kullanılan işlemler içinde gerçekleşmesiyle açıklanabileceğini ileri sürer. Petrol ve kur arasındaki bu ilişkinin dolara değerini verdiği ileri sürülebilir, zira bu paradigma bütün ihracatçı ve ithalatçı ülkelerin, doların değerini arttıracak şekilde, belli bir ABD doları stokunu elinde tutmasını gerektirir.
Foreign Policy dergisi Haziran ayı ortasında, Beyaz Saray’daki bazı politika yapıcıların, İran’la askeri olarak karşı karşıya gelme ve en sonunda “şer ekseninin bağlantı noktasıyla” hesabı görmenin bir aracı olarak Suriye cephesinin genişletilmesi taraftarı olduğunu yazıyordu.
Gerçekte, Levant ve Mezopotamya bölgelerinde Washington’un askerlerine duyulan husumet eşi görülmemiş düzeye ulaşmıştır ve Kürtlerin ABD’yle (ve Suudi Arabistan’la) yan yana gelme seçimleri intihar getiren, inanılmaz derecede naif bir stratejidir. Şu halde, Amerika Birleşik Devletleri’nin Levant’ta yalnızca düşmanlar elde edeceği ve en sonunda bölgedeki geçici Kürt dostlarını kaybedeceği açıktır.
ABD güçleri, bu sınır kapısını uzun süre ellerinde tutmanın imkansız olduğunun farkındalar: Iraklı kuvvetler hızla sınırlara doğru ilerliyor ve sınırın diğer tarafında Suriyeli kuvvetlerle karşılaşacaklar. Washington’un kaçınmaya çalıştığı şey tam olarak buydu, ancak çabası beyhude.
Sorgulanabilir çok sayıda meseleden ilki, Washington’un, Suriye hükümetinin düzenlediği iddia edilen sarin gazı saldırısı hakkında, bilimsel yetkinlik taşıyan BM Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü’nün (OPCW) herhangi bir bağımsız soruşturma yapmasına izin vermeyi reddetmiş olması. Bu kuruluş 2013 yılında ABD’nin Esad’ın sarin gazı silahları kullandığı yönündeki, neredeyse savaş çıkaracak iddialarının ardından Ocak 2016’da Suriye hükümetinin hiçbir kimyasal silahının olmadığını tescillemişti.
ABD ve kapitalizmin Batılı liberal vekilleri bölgedeki askeri varlıklarını, buradaki mevcut geleneksel normları zayıflatmak amacıyla kendi kültürel programlarını yürütmede kullanmaktadırlar. Bu durum ABD’nin 2003 Irak işgalinde çok net bir şekilde görülmüştür. Bu işgalde Batılı neo-liberal ideolojinin yaygınlaştırılması, ABD’nin Irak’ın sosyal ve politik yeniden inşası planlarında en başta yer almaktaydı.