Dünya kapitalist krizinin daha önceki dönemlerinde hegemonik düzenin çöküşüne siyasi istikrarsızlık, yoğun sınıfsal ve toplumsal mücadeleler, savaşlar ve yerleşik uluslararası sistemdeki kırılmalar damgasını vurmuştu. İkinci Dünya Savaşı'nın başlangıcının 1936-39 İspanya İç Savaşı ve onun sonucu olan faşist diktatörlük olduğunu hatırlayalım. Filistin'de tehlikede olan küresel geleceğimizdir.
Örneğin göz, kulak münfail olurlar (etkilenirler). Ancak buradaki büyük dilemma şudur: İdrak, infial (etkilenme) değil, fiildir. Fiil olmadıkça, idrak de oluşmaz. İnfial esasında idrak değildir. İdrakin kendi zâtı, fiildir. Bu fiil de nefs-i natıkaya aittir. Nefs ile beden arasındaki fark, burada ortaya çıkmaktadır.
Bu birliktelik, “O olmadığı takdirde, diğer varlıklar da olmayacaktır” anlamına gelir. Konuyu bir örnekle zenginleştirmek mümkündür: Güneş ve ışınları bir aradadırlar, öyle değil mi? Peki, bunlar arasında bir eşitlik ilişkisi mi söz konusudur? Hayır. Güneş hal diliyle, ışınlarına, “Eğer ben bir ân olmasam, siz de olmazsınız” demekte. Işınların Güneş’e olan bağlılığı, bağlığın (taalluk) ta kendisidir.
Burada gözleriniz “görme” görevini yerine getirmiştir, evet. Fakat o, gördüğünün sandalye olduğunu bilmemektedir. Gözün ardında, onun sandalye olduğuna hükmettiren bir şey var. İşte o, akıldır. Akıl, tüm duyuların ötesindedir. Eğer gözlerin ardındaki akıl olmasaydı, göz sadece görmüş olacaktı. Göz sadece görür, anlamları (me‘ânî) idrak etmez.
"İsrail'in kayıplarını durdurmak için yapabileceği hiçbir şey yok. Söz konusu olan sadece maddi can kayıpları, ekonomik yıkım ya da dünyadaki büyük güven ve itibar kaybı değil. Aksine, İsrailliler insanlıklarını kaybettiler."
Tahran, Hamas'ın İsrail'e yönelik saldırılarını İsrail ile daha uzun süreli bir çatışmanın başlangıcı olarak görüyor. Esasen Devrim Muhafızları Ordusu’nun bu uzun savaş etrafında inşa ettiği doktrin İsrail'e uzun bir süre boyunca yavaş yavaş kan kaybettirmeyi amaçlıyor. Devrim Muhafızları’nın üst düzey komutanlarının da belirttiği gibi, ‘Filistin operasyonu Direniş Ekseni'nin İsrail'i yok etme hareketinin başlangıcıdır.'
Ben de Gazzâlî'nin Şiî olduğuna inananlardanım, elbette ki ömrünün sonlarına doğru. Kendisi hakkında otuz yıl önce kaleme almış olduğum Gazzâlî’nin Bakışında Mantık ve Marifet adlı kitabımda birtakım delillere dayanarak onun Şiî olduğunu ispatlamıştım. Bunun en büyük delillerinden biri, kendisinin kaleme almış olduğu Sırru’l-Âlemeyn adlı kitabıdır. Zira Feyz-i Kâşânî de aynı kitaba dayanarak onun Şiî olduğunu söylüyor.