Hegel gibi bazı filozoflar tarihsel akıl diye bir kavramı ortaya attılar. Onlara göre tarih zamanın dönüp duran çarklarıdır. Her asır kendi aklını yaratır. Yani XX. yüzyılın aklı ile XIX. yüzyılın aklı arasında bir fark vardır. Modern akıl Orta Çağ aklından farklıdır vd. Ben bu kimselerin söylediğinin aksine bir şey söyleyeceğim: Bana göre akıl tarihe teslim olmuş değildir; tam tersine tarih aklîdir.
Yakın tarihin en sofistike “tekfir teşvik kitabı” olduğunu düşündüğümüz metni ele alarak çağdaş İslam dünyasındaki tekfir konusuna odaklanalım: Hain İttifak - İsrail, İran ve ABD'nin Gizli Anlaşmaları, Trita Parsi ( Yale Üniversitesi Yayınları, 2007). Treacherous Alliance — The Secret Dealings of Israel, Iran and the US by Trita Parsi (Yale University Press, 2007).
İslam hadis mirasındaki bazı meşhur rivayetler, her dönemde İslam ümmeti arasında din ilminin âdil taşıyıcısı ve koruyucusu olan birisinin kesinlikle var olduğunu ortaya koymaktadır. O, Hz. Peygamber’in Ehl-i Beyt’indendir ve O’nun ümmetinin hidayet kaynağıdır.
Evet. Maşrık, güneşin doğduğu yerdir. Yani Hak Teâlâ’nın nuru, akılda doğuyor. Akıl bu yüzden maşrıktır. “Nurun yeşrıku min subhi’l-ezel” (Nur ezel sabahından doğuyor). Bu sözün Hz. Emir’e ait olması lazım. Buradaki ezel nedir? Ezel zaman mıdır? Hayır. Hidayet sabahı, aklın nuraniyet sabahıdır. Bilinç sabahıdır.
1990'larda Fransız ve Cezayir gizli servisleri tarafından Cezayir'de Silahlı İslami Grup'un (Groupe Islamique Armé / GIA) yaratılışına şahitlik ettik. GIA, IŞİD Suriye'de ne yaptıysa Cezayir'de kesinlikle onu yaptı. Geniş çaplı katliamlar, tecavüzler ve benzeri şeyler İslam adına işlendi. IŞİD'in Ebu Bekir el-Bağdadisi gibi Şerif Gousmi, namı diğer Ebu Abdullah Ahmed adında sahte bir halifeleri vardı.
İmam Bakır’ın (a.s.) şöyle buyurduğuna dair rivayette olduğu gibi: “Kaim'imiz kıyam edince Allah Teâlâ onun elini kullarının başları üzerine tutacak, onunla insanların aklını mükemmelleştirecek, düşüncelerini yetiştirerek kâmil kılacaktır.”
Bir iktisat teorisi olarak Neoliberalizm her zaman zırvalıktı. Ancak eski zaman hükümdarlıklarındaki kralların sahip oldukları tanrısal haklar ve faşizmin "übermensch" inancı (Çev: Nietzsche’nin üstün insan teorisi) kadar geçerliliğe sahip olmuştur. Vermiş olduğu mağrur sözlerin herhangi birisi katiyen mümkün değildi.