Hegel gibi bazı filozoflar tarihsel akıl diye bir kavramı ortaya attılar. Onlara göre tarih zamanın dönüp duran çarklarıdır. Her asır kendi aklını yaratır. Yani XX. yüzyılın aklı ile XIX. yüzyılın aklı arasında bir fark vardır. Modern akıl Orta Çağ aklından farklıdır vd. Ben bu kimselerin söylediğinin aksine bir şey söyleyeceğim: Bana göre akıl tarihe teslim olmuş değildir; tam tersine tarih aklîdir.
Dünyada kendisini alternatif olarak tanıtan tek bir ideolojik sistem kaldı. Batı küreselciliğinin, tüketim toplumunun ve teknokratik materyalizmin muhalifi olan İran'ın İslami toplum ve devlet modelinden bahsediyorum. Öte yandan tüm büyük halklar gibi, dünyanın en eski medeniyetlerinden birinin soyundan gelen İranlılar da Mesihçi düşünceden yoksun değiller.
2. Dünya Savaşı'ndan sonra ABD, Batı dünyasının lider gücü olarak İngiltere'nin yerini aldı. Rakip kampa Sovyetler Birliği önderlik ediyordu. ABD'nin küresel hegemonyasını açıklamak için üç faktör sayılıyordu: askeri güç, yumuşak gücünün çekiciliği ve küresel rezerv para birimi olarak dolar. Ordusunun, ayakları kilden bir dev olduğu ise ortaya çıktı.
Câhiz el-Usmâniyye’sinde (s. 210) Peygamberin hilafeti olarak kullanılan bu Kur’ânî imamet kavramını vurgulamaktadır ki bu durum Şia ve Ehl-i Sünnet’in bunda ittifak ettiğini göstermektedir. İmamet, Câhiz’in de vurguladığı üzere (s. 211) nübüvvetin devamıdır ve Âl-i İbrahim’in seçilmişlerine mahsustur.
“Füzelerimizin menzili geçmişte sadece 15 km idi. Fakat bugün Tel Aviv’e ve Tel Aviv’in ötesine ulaşabilecek durumdalar.” Daha basit bir ifadeyle Hayfa Limanı ve siyonist rejimin nükleer tesisleri bugünden sonra sadece Hizbullah ve İran’ın tehdidi altında değil, üçüncü bir taraf da var.
"16. yüzyılda Kur’an’ı neşretmek ve tercüme ederek onu ulaşılabilir kılmak, inançlı Hristiyanların kafasını karıştırmaya ya da yoldan çıkarmaya müsait tehlikeli bir girişimdi. En azından 1542’de Müslümanların kutsal kitabını Latince yayınlamak isteyen yerel bir matbaacıyı -kısa süreliğine de olsa- hapseden Basel’deki Protestan şehir konseyi üyelerine göre öyleydi."
Begin Sedat Stratejik Araştırmalar Merkezi tarafından yayınlanan çalışmada, BAE ile İsrail arasındaki barış anlaşmasının Ortadoğu'daki stratejik ittifakları değiştirmeyi amaçladığı değerlendirmesinde bulundu. Aynı zamanda söz konusu anlaşmanın, “İran ve Şii hilali” karşısında konumlanan Sünni Arap ve İsrail blokunu resmileştirdiğini ifade etti.