Bu ifadeyle o, “Kuluna vahyedeceğini vahyetti” âyetine işaret ediyor. Ancak âyet, Peygamber’e (s.a.a) neyin vahyedildiğini bildirmiyor. Bu vahyedilenler, bize söylenmek istenmeyen şeyler… Bunlar, âşık ile maşûk arasındaki mahrem sırlar... Burada sizin ve benim bilmediğimiz şeyler var.
Sizler icma meselesine dayanıyorsunuz. Bakınız Ali b. Ebu Talib (a.s.) ne buyurmaktadır: "'Sana Selman’dan, Ammar’dan, Ebuzerr’den, Mikdad’tan, İbn Ubade’den ve İbn Ubade ile birlikte bulunan Ensar'dan oluşan topluluk da karşı çıkmaktadır. Bunlar ümmetten değil midir?' Ebu Bekir “Hepsi de ümmettendir” dedi.
Bu Direniş züppelerinin çocukça Marksist fantazilerine rağmen Hizbullah seküler veya sosyalist bir hareket değildir ve hiçbir zaman da böyle olduğunu iddia etmemiştir. Kökenleri hem İsrail’in Lübnan işgalinde, hem de Şii İslam’daki Velayet-i Fakih kavramında bulunan bir Şii İslami harekettir.
Bu ülkeler, İran’ın desteklediği Kofi Annan planını izlemek yerine bu planı berbat ettiler, çünkü onlar Şam yolunu birkaç hafta veya ay içinde açacaklarını düşünüyorlardı. Görünüşte ABD ve müttefikleri için bunlar yalnızca “yeni bir Ortadoğu’nun doğum sancıları” – yahut belki de İslam Cumhuriyeti’nin kalbine saplanmış bir hançer – idi ve bedelini masum Suriyeliler ödeyecekti. Şimdi 100 binden fazla kişinin ölmesinden ve milyonlarca kişinin mülteci konumunda düşmesinden sonra Batı anlatısı, İranlıların üç yıldan fazla zamandır söylediklerine hayli benzer hale geliyor.
"Ehl-i Hak Tugayı'' Amerika’nın Irak'ı işgaline karşı kuruldu ve bugün de Suriye'de tekfirci teröristlere karşı aktif bir şekilde faaliyet yürütüyor.
El Monitor'dan, Şiiliğin Mısır'daki tarihsel izlerini ve son linç hadisesini ele alan önemli bir analiz...
"Eğer Suriye'nin Deyr'uz Zur bölgesindekine benzer saldırılar tekrar eder ya da Hz. Zeynep'in türbesine herhangi bir saldırı olursa, o zaman Suriye'ye yalnızca bir iki kişinin gitmeyeceğini, on binlerce Şiinin Suriye'ye giderek El-Kaide örgütü ve onun destekçilerine karşı savaşacaklarını açıkça belirttim.''