Avrupa'nın kuşkusuz yaşayan en büyük siyaset felsefecisi olan Jürgen Habermas, savaş gibi çok önemli bir sosyopolitik olguyu anlamakta sürekli sorun yaşamıştır. Buna rağmen Habermas'ın düşüncesinde, bazı belirsizliklere rağmen olumlu olarak nitelendirebileceğimiz bir evrim gözlemlemek mümkündür. Bu entelektüel yörüngede üç dönüm noktası göze çarpar: Birinci Körfez Savaşı, Irak Savaşı ve son olarak Ukrayna Savaşı.
Dünyanın en varlıklı 62 kişisi en yoksul 3,6 milyar insanınkinin toplamından daha fazla zenginliğe sahip. Bu iğrenç bir durumdur. Bu denli bol kaynaklara sahip bir dünyada yoksulluk ve açlık için hiçbir bahaneye yer olamaz.
“Save the Children” (Çocukları Koruyun) adlı yardım grubunun verilerine göre sadece geçen yıl yaklaşık 50.000 Yemenli çocuk açlıktan öldü, yani ortalama her hafta 1000 çocuk. Bir milyon Yemenli koleradan etkilendi ve bu salgının yaklaşık 2500 cana mal olduğu iddia ediliyor.
Emperyalizm, Martin Luther King’in hayatının son döneminde tanımladığı üzere “ırkçılık, kapitalizm ve militarizmin üçlü şeytanı” tarafından güdülenmektedir. Lenin, emperyalizmi “kapitalizmin en yüksek aşaması” olarak tanımlamıştı. Emperyalizm kitle katliamını meşru gördüğünden ABD 2. Dünya Savaşı’ndan bu yana 20 milyon insan öldürmüştür. ABD halkı artık emperyalizme hayır demelidir.
Dünya halklarının 70 yaşındaki İsrail hakkında farklı bir değerlendirmesi var. Nefret edilen bir devlet ve uluslararası bir sabıkalı; Pentagon tarafından silahlandırılıp salınmış bir savaş köpeği; savaş, ırkçılık, apartheid ve gericiliğin sembolü. Bölgenin tüm halkları için bir tehlike.
Bu sebeple, Britanya İmparatorluğu’nun Filistin’de Siyonizm’i dayatma yöneliminin, günümüz Suudi Arabistan’ının coğrafi DNA’sında yerleşik olduğu gayet açıktır. İmparatorluk 1920’lerde Filistin’de Siyonizm’in temellerini attığı için, İslam’ın en kutsal iki beldesinin bugün Suudi klanı ve Vehhabi öğretiler tarafından yönetiliyor olmasında daha da büyük bir ironi vardır.
"Burada, ABD’de ve Batı Avrupa devletlerinde gelişmiş olan çelişkilerden dersler çıkarmalıyız. Sıkı bir anti-emperyalist ve ırkçılık karşıtı karaktere sahip olmayan her türlü sol hareket, nesnel olarak emperyalist sisteme yardım eden ulusal istisnacılığından kaynaklı olarak başarısızlığa mahkumdur."