Dünyadaki tüm bilimleri bir ağaca benzetecek olsak, bunların kökünün metafizik ve ilâhiyatta olduğunu söylememiz gerekecekti. Bu görüş, “ilâhiyâtın köklerinin nerede yer aldığı” gibi bir soru sorularak eleştirilmeye çalışılıyor. Bizim buna cevabımız şudur: İlâhiyâtın kökeni, Varlık’tadır. Vücûd ile mevcut [Varlık ile var olanlar] arasında bir fark vardır.
Makale yazarının, İmâmiyye’nin düşünsel sistemindeki “On İki İmam” ve “on ikinci imamın gaybeti” düşüncesinin temel/özgün/asil [bir düşünce] olmadığı konusundaki en önemli delili; On İki İmam Şiîliği’nin ilk kaynaklarında bu bağlamdaki hadîslere rastlayamamasıdır. Oysaki makale yazarının müracaat ettiği metinler ve hicrî III. yüzyılın sonlarına ait diğer birkaç metin de incelendiğinde, yazarın ulaştığından farklı sonuçlara ulaşılmaktadır.
"Auguste Comte’un dinin kaynağı hakkındaki teorisi, Freud ve William James’in tapınma olgusundaki farklı yorumları, Nikki R. Keddie ve Michel Foucault’un İran İslâm İnkılâbı hakkındaki görüşleri, Anthony Giddens’in yapılandırma kuramı; teorilerin felsefî temellerden ve inançlardan doğrudan etkilendiklerinin açık örnekleridirler."
"İmam Hamanei'nin mükemmel hafızasına her zaman hayran olmuşumdur. O günlerin anılarını hatırlaması önemli. Onunla yaptığım görüşmelerde, Komutan Chavez'in Küba ve Komutan Fidel Castro ile ilgili kendisiyle paylaştığı bazı anılarını bana anlattı. Bir ara büyük bir kasırga doğrudan Küba'ya doğru geliyordu..."
Rusya bunu fark edemezse, Rusların entelektüel olarak Batı kadar sıkışıp kaldıkları anlaşılır: Ukrayna'daki çatışma sadece Rusya nefretiyle ilgiliyse, o zaman aynı “Batılı kimlik politikaları dünya görüşüne” yenik düşmüşler, "ırk”ı, politik-ekonomik söylemlerinin temeli kılmışlar demektir. Sınıf savaşı, emperyalizm ve 1979'un [İslam Devrimi] “belki de sosyoekonomik politikalarımızda manevi ahlaka ihtiyacımız vardır?” merceğini göz ardı ediyorlar demektir. Bunların hepsi, 1917-1991 yılları arasında ortaya çıkan ve mevcut Rus liderliğinin reddettiği mercekler.
Etan Kohlberg, çağdaş bir oryantalist ve Şiilik araştırmalarında aktif, Siyonist bir uzmandır. O, “Râfıza” terimi hakkında yazmış olduğu iki makalede, mezkûr terimin anlamını ve tarihsel arka planını açıklamayı amaçlamış; ilk Şiî ve Sünnî kaynaklardan yararlanarak, yüklendiği mânâları incelemiştir. Kohlberg, bu terimin başlangıçta olumsuz bir anlama sahip olduğu, ancak Şia İmamları tarafından müspet ve iftihar verici bir anlama dönüştürüldüğü konusunda ısrarcıdır.
"Kudüs Kılıcı savaşının son günlerinde Nakhaleh, Şam'da Devlet Başkanı Beşar Esad ile görüşmek üzere Filistinli gruplardan oluşan bir heyete başkanlık etmişti. Nakhaleh, uzlaşma için olumlu işaretler verdi ve Esad'a Hamas'ın selamlarını iletti. Esad da aynı şekilde karşılık verdi. "